Sözler - page 753

de Hak’tand›r. ‹nsan, yaln›z dua ile, iman ile, fluur ile, r›-
za ile, onlara sahip olur.
Fakat seyyiat› isteyen, nefs-i insaniyedir—ya istidat
ile, ya ihtiyar ile. Nas›l ki beyaz, güzel güneflin ziyas›ndan
baz› maddeler, siyahl›k ve taaffün al›r; o siyahl›k onun is-
tidad›na aittir. Fakat, o seyyiat› çok mesalihi tazammun
eden bir kanun-u ‹lâhî ile icat eden, yine Hak’t›r. Demek,
sebebiyet ve sual, nefistendir ki, mes’uliyeti o çeker.
Hakka ait olan halk ve icat ise, daha baflka güzel netice
ve meyveleri oldu¤u için, güzeldir, hay›rd›r.
‹flte, flu s›rdand›r ki,
kisb-i fler, flerdir; halk-› fler, fler de-
¤ildir
. Nas›l ki pek çok mesalihi tazammun eden bir ya¤-
murdan zarar gören tembel bir adam, diyemez “Ya¤mur
rahmet de¤il.”
Evet, halk ve icatta bir flerr-i cüz’î ile be-
raber hayr-› kesir vard›r. Bir flerr-i cüz’î için hayr-› kesiri
terk etmek, flerr-i kesir olur. Onun için, o flerr-i cüz’î ha-
y›r hükmüne geçer. ‹cad-› ‹lâhîde fler ve çirkinlik yoktur;
belki, abdin kisbine ve istidad›na aittir.
Hem nas›l kader-i ‹lâhî netice ve meyveler itibar›yla
flerden ve çirkinlikten münezzehtir; öyle de, illet ve se-
bep itibar›yla dahi zulümden ve kubuhtan mukaddestir.
Çünkü, kader hakikî illetlere bakar, adalet eder; insanlar,
zahirî gördükleri illetlere hükümlerini bina eder, kaderin
ayn› adaletinde zulme düflerler. Meselâ, hâkim seni sir-
katle mahkûm edip, hapsetti. Hâlbuki, sen sâr›k de¤ilsin;
fakat, kimse bilmez gizli bir katlin var. ‹flte, kader-i ‹lâhî
dahi seni o hapisle mahkûm etmifl. Fakat, kader, o gizli
SÖZLER | 753
Y
‹RM‹
A
LTINCI
S
ÖZ
icat:
vücuda getirme, yoktan var
etme.
ihtiyar:
seçme, tercih.
illet:
sebep, gaye.
iman:
inanma, inanç.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
itibar›yla:
...a bakarak, nokta-i
nazar›ndan.
kader:
Cenab-› Hakk›n her fleyi
olmadan önce takdir etmesi,
plânlamas›; takdir, ‹lâhî hüküm.
kader-i ‹lâhî:
‹lâhî kader, Allah’›n
kader kanunu.
kanun-u ‹lâhî:
‹lâhî kanun, ‹lâhî
irade.
katl:
öldürme, katletme.
kesb:
çal›flma, yapma.
kisb-i fler:
flerri iflleme, yapma.
kubuh:
çirkinlik, kabahat.
mahkûm:
hüküm giymifl, hü-
kümlü.
mesalih:
maslahatlar, faydalar.
mes’uliyet:
sorumluluk.
mukaddes:
kusur ve noksanlar-
dan uzak olan.
münezzeh:
tenzih edilmifl, uzak.
nefis:
kötü vas›flar› kendinde
toplayan, kötülü¤e sevk eden,
flehevî istekleri kamç›lay›p hay›rl›
ifllerden al›koyan güç.
nefs-i insaniye:
insan›n kendisi.
netice:
sonuç, semere.
rahmet:
faydal› nimet.
r›za:
raz› olma.
sâr›k:
h›rs›z.
seyyiat:
fenal›klar, kötülükler;
seyyieler.
sirkat:
h›rs›zl›k, çalma.
sual:
dileme, isteme.
fler:
kötülük, fenal›k, günah.
flerr-i cüz’î:
az miktardaki kötü-
lük, fenal›k, günah.
flerr-i kesir:
pek büyük kötülük,
fenal›k.
fluur:
anlay›fl, idrak, bilinç.
taaffün:
çürüyüp kokuflma.
tazammun:
ihtiva etme, içinde
bulundurma.
zahirî:
görünen, görünürdeki.
ziya:
›fl›k.
zulüm:
haks›zl›k, adaletsizlik.
abd:
kul.
adalet:
hakkaniyet, âdillik;
her hak sahibine hakk›n›n
tam ve eksiksiz verilmesi.
bina etmek:
dayama, dayan-
d›rma.
çirkinlik:
güzel olmayan.
dua:
yalvarma, yakar›fl, niyaz.
Hak:
varl›¤› hak olan ve her
hakk›n sahibi olan Allah.
hakikî:
gerçek.
hâkim:
yargݍ, kanun uygula-
yan kimse.
halk:
yaratma, yarat›fl, icat.
halk-› fler:
flerrin yarat›l›fl›,
flerri yaratma.
hay›r:
güzellik, iyilik.
hayr-› kesir:
içinde pek çok
hay›r ve fayda bulunan.
hükmüne:
durumuna, yerine.
hüküm:
bir konu hakk›nda
verilen karar.
icad-› ‹lâhî:
Cenab-› Hakk›n
bir fleyi yaratmas›.
1...,743,744,745,746,747,748,749,750,751,752 754,755,756,757,758,759,760,761,762,763,...1482
Powered by FlippingBook