Sözler - page 755

nam›na, Cenab-› Hak, kâfirden fledit flikâyet ve dehfletli
tehdidat etmek, ayn-› hikmettir ve ebedî azap vermek,
ayn-› adalettir.
Madem insan küfür ve isyanla tahribat taraf›na gidi-
yor; az bir hizmetle pek çok iflleri yapar. Onun için, ehl-i
iman, onlara karfl› Cenab-› Hakk›n inayet-i azîmine
muhtaçt›r. Çünkü, on kuvvetli adam bir evin muhafaza-
s›n› ve tamirat›n› deruhte etse, haylaz bir çocu¤un o ha-
neye atefl vermeye çal›flmas›na karfl›, o çocu¤un velisine,
belki padiflah›na müracaata, yalvarmaya mecbur olmas›
gibi; mü’minlerin de, böyle edepsiz ehl-i isyana karfl› da-
yanmak için, Cenab-› Hakk›n çok inayat›na muhtaçt›rlar.
E l hâ s › l
: E¤er kader ve cüz-i ihtiyarîden bahseden
adam ehl-i huzur ve kemal-i iman sahibi ise, kâinat› ve
nefsini Cenab-› Hakka verir, Onun tasarrufunda bilir. O
vakit hakk› var, kaderden ve cüz’î ihtiyarîden bahsetsin.
Çünkü, madem nefsini ve her fleyi Cenab-› Hak’tan bilir.
O vakit, cüz-i ihtiyarîye istinat ederek mes’uliyeti deruh-
te eder, seyyiata merciiyeti kabul edip Rabbini takdis
eder, daire-i ubudiyette kal›p teklif-i ‹lâhiyeyi zimmetine
al›r. Hem, kendinden sudûr eden kemalât ve hasenat ile
gururlanmamak için kadere bakar, fahir yerine flükreder.
Bafl›na gelen musibetlerde kaderi görür, sabreder.
E¤er kader ve cüz-i ihtiyarîden bahseden adam ehl-i
gaflet ise, o vakit kaderden ve cüz-i ihtiyarîden bahse
hakk› yoktur. Çünkü, nefs-i emmaresi, gaflet veya dalâ-
let saikas›yla kâinat› esbaba verip, Allah’›n mal›n› onlara
SÖZLER | 755
Y
‹RM‹
A
LTINCI
S
ÖZ
haylaz:
yaramaz.
inayat:
lütuflar, iyilikler, yard›m-
lar.
inayet-i azîm:
sonsuz yard›m,
destek.
istinat:
dayanma, güvenme, iti-
mat etme.
isyan:
bafl kald›rma, karfl› gelme,
itaatsizlik.
kader:
Cenab-› Hakk›n her fleyi
olmadan önce takdir etmesi,
plânlamas›.
kâfir:
Allah’› ve ‹slâmiyeti inkâr
eden, dinsiz.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kemalât:
iyilikler, kemaller.
kemal-i iman:
tam ve mükem-
mel iman.
küfür:
Allah’› inkâr etme, inanç-
s›zl›k.
mecbur:
bir ifli yapma zorunda
kalm›fl.
merciiyet:
dönüfl yeri, ç›k›fl yeri.
mes’uliyet:
sorumluluk.
muhafaza:
koruma, saklama.
muhtaç:
ihtiyac› olan.
musibet:
felâket, belâ.
mü’min:
iman eden, inanan.
müracaat:
bafl vurma.
nefis:
insan›n kendisi, öz varl›k.
nefs-i emmare:
kötülü¤ü emre-
den nefis.
Rab:
besleyen, yetifltiren, verdi¤i
nimetlerle mahlûkat› ›slah ve ter-
biye eden Allah.
saika:
sebep.
seyyiat:
seyyieler, kötülükler, gü-
nahlar.
sudûr:
meydana ç›kma.
fledit:
fliddetli.
flikâyet:
yak›nma.
flükretmek :
nimet ve iyili¤in sa-
hibini tan›ma ve ona karfl› minnet
duygusunu ifade etmek.
tahribat:
tahripler, y›k›p bozma-
lar.
takdis:
yüceltme, mukaddeslefl-
tirme.
tasarruf:
kullan›m hakk›.
tehdidat:
tehditler.
teklif-i ‹lâhiye:
Allah’›n teklif ve
emirleri.
vakit:
zaman.
velî:
sahip, bir çocuk veya kad›-
n›n durumundan sorumlu olan
kimse.
zimmet:
üstlenme, sahip ç›kma.
ayn-› adalet:
adaletin tâ ken-
disi.
ayn-› hikmet:
hikmetin tâ
kendisi.
azap:
fliddetli ceza.
Cenab-› Hak:
fleref ve azamet
sahibi yüce Allah.
cüz-i ihtiyarî:
arzu serbestli-
¤i; diledi¤i gibi hareket ede-
bilme kabiliyeti.
daire-i ubudiyet:
kulluk da-
iresi.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten
ayr›lma, bat›la yönelme.
dehfletli:
ürkütücü, korku ve-
rici.
deruhte:
üstüne alma, üst-
lenme.
ebedî:
sonu olmayan, sürekli.
edepsiz:
terbiyesiz, ahlâks›z.
ehl-i gaflet:
dünyaya dald›¤›
için ahiretin fark›nda olma-
yan.
ehl-i huzur:
huzur sahipleri.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
ehl-i isyan:
isyan edenler,
bafl kald›ranlar.
elhâs›l:
sonuç olarak, özetle.
esbap:
nedenler, sebepler.
fahir:
gururlanma, kibirlen-
me.
gaflet:
Allah’tan uzaklafl›p
nefsinin arzular›na dalma.
hak:
pay.
hane:
ev, mesken.
hasenat:
güzellikler, iyilikler.
1...,745,746,747,748,749,750,751,752,753,754 756,757,758,759,760,761,762,763,764,765,...1482
Powered by FlippingBook