çok nüktelerinden ve meziyetlerinden on tanesini beyan
ederek, o hulâsalarda bir mu’cize-i kübra bulundu¤unu
muannitlere de ispat etmifl.
Evet, Kur’ân o teferruat-› fler’iye ve kavanin-i içtima-
iyenin beyan› içinde, birden muhatab›n nazar›n› en yük-
sek ve küllî noktalara kald›r›p, sade üslûbu bir ulvî üslû-
ba ve fleriat dersinden tevhit dersine çevirerek, Kur’ân’›
hem bir kitab-› fleriat ve ahkâm ve hikmet, hem bir ki-
tab-› akide ve iman ve zikir ve fikir ve dua ve davet oldu-
¤unu gösterip, her makamda çok makas›d-› irfladiye-i
Kur’âniyeyi ders vermesiyle, Mekkî ayetlerin tarz-› belâ-
gatlerinden ayr› ve parlak mu’cizâne bir cezalet izhar
eder. Bazen iki kelimede, meselâ
1
n
Ú/
n
ŸÉn
© r
dG t
Ün
Q
ve
2
n
? t
H n
Q
’de,
n
?t
Hn
Q
tabiriyle Ehadiyeti ve
n
Ú/
n
ŸÉn
© r
dG t
Ün
Q
ile Vahidiyeti
bildirir; Ehadiyet içinde Vahidiyeti ifade eder. Hatta bir
cümlede, bir zerreyi bir göz bebe¤inde gördü¤ü ve yer-
lefltirdi¤i gibi, günefli dahi ayn› ayetle, ayn› çekiçle gö¤ün
göz bebe¤inde yerlefltirir ve gö¤e bir göz yapar.
Meselâ,
3
¢n
V r
Qn
’r
Gn
h p
äG n
ƒ '
ª° s
ùdG n
?n
? n
N
ayetinden sonra
4
p
? r
«s
dG p
‘ n
QÉn
¡ s
ædG o
è p
dƒ o
j n
h p
QÉ n
¡ s
ædG p
‘ n
?r
« s
dG o
è p
dƒo
j
ayetinin akabinde
5
p
Qho
ó° t
üdG p
äGn
ò p
H l
º«/
?n
Y n
ƒo
gn
h
der. “Zemin ve göklerin haflmet-
i hilkatinde kalbin dahi hat›rat›n› bilir, idare eder” der tar-
z›nda bir beyanat cihetiyle, o sade ve ümmiyet
ahkâm:
emirler, hükümler.
akabinde:
arkas›ndan.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
beyan:
anlatma, bildirme.
beyanat:
aç›klamalar, anlatmalar.
cezalet:
güzel anlat›m.
cihet:
yön.
davet:
ça¤r›.
dua:
niyaz.
ehadiyet:
Cenab-› Hakk›n birer
birer her fleyde tecelli eden birli-
¤i.
fikir:
düflünce.
haflmet-i hilkat:
yaratman›n bü-
yüklü¤ü ve heybeti.
hat›rat:
hat›ralar.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›l›flta-
ki ‹lâhî gaye, herkesin bilmedi¤i
s›r.
hulâsa:
öz, sözün k›sas›.
idare:
yönetme, çekip çevirme.
iman:
inanç, itikat.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
izhar:
gösterme.
kavanin-i içtimaiye:
sosyal ka-
nunlar.
kitab-› akide:
inanç esaslar›n› ele
al›p aç›klayan kitap.
kitab-› fleriat:
kanun kitab›.
küllî:
umumî.
makam:
durak, mevki.
makas›d-› irfladiye-i Kur’âniye:
Kur’ân-› Kerîm’in do¤rulu¤u gös-
terme maksatlar›.
Mekkî:
Mekke’de nazil olan sure.
meselâ:
misal olarak.
meziyet:
üstünlük vasf›, de¤erli-
lik.
muannit:
inatç›.
mu’cizâne:
mu’cizeli bir flekilde.
mu’cize-i kübra:
en büyük
mu’cize.
muhatap:
kendisine söz söyleni-
len.
nazar:
bak›fl.
nükte:
ince mana.
sade:
basit, yal›n.
fleriat:
‹lâhî emir ve yasaklara da-
yanan hükümlerin hepsi.
tarz:
biçim, suret.
tarz-› belâgat:
belâgat flekli.
teferruat-› fler’iye:
fleriat›n esas-
lar›yla ilgili olmayan hükümler.
tevhit:
Allah’›n birli¤i.
ulvî:
yüce.
ümmiyet:
ümmî olufl, okumam›fl
olma.
üslûp:
ifade tarz›.
vahidiyet:
Cenab-› Hakk›n bütün
kâinatta birden tecelli eden, gö-
rünen birli¤i.
zerre:
en küçük parça.
zikir:
Allah’› anma.
1.
Âlemlerin Rabbi. (Fatiha Suresi: 2; Bakara Suresi: 131; Mâide Suresi: 28; En’am Suresi: 45...)
2.
Senin Rabbin. (Bakara Suresi: 30, 68, 147, 149...)
3.
Gökleri ve yeri yaratt›. (Hadid Suresi: 4.)
4.
O geceyi gündüze, gündüzü de geceye geçirir. (Hadid Suresi: 6.)
5.
Gönüllerde sakl› olan› hakk›yla bilen de Odur. (Hadid Suresi: 6.)
740 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ