r
Oƒo
N r
ôn
e Én
gƒo
gƒo
g Én
¡n
ªn
¡r
ªn
g r
øj p
Rn
G Gn
ƒn
g r
On
QGn
ó«p
e ho
RQB
G
ip
RÉ n
é n
e p
¥G n
h r
Rn
G p
? r
ô n
J r
Q n
O
Heva-i nefis ise, flu hemheme-i hava ve hevheve-i
yapraktan öyle bir lezzet al›yor ki, bütün ezvak-› mecazî-
yi ona unutturup, o heva-i nefsin hayat› olan zevk-i me-
cazîyi terk etmekle, bu zevk-i hakikatte ölmek istiyor.
r
ón
eB
G r
ón
°ùn
L Gn
Q r
? p
Fn
Ón
e r
QÉn
ér
°Tn
G r
øj p
Rn
G r
ón
æ«p
H r
?Én
«n
N
r
? n
f r
¿G n
QG n
õ n
gÉ n
H ip
hÉ n
ª n
°S
Hayal ise, görüyor; güya flu a¤açlar›n müekkel melâ-
ikeleri içlerine girip, her bir dal›nda çok neyler tak›lan
a¤açlar› ceset olarak giymifller, güya Sultan-› Sermedî,
binler ney sedas›yla muhteflem bir resmiküflatta onlara
onlar› giydirmifl ki, o a¤açlar camit, fluursuz cisim gibi
de¤il, belki gayet fluurkârâne manidar vaziyetleri gösteri-
yorlar.
r
»n
M p
äGn
P p
iÉn
¡r
°ûp
jÉn
àn
°S ¢Tƒo
g r
än
ó«p
æo
°T Én
¡r
«n
f r
øjp
Rn
G
‹flte o neyler, semavî, ulvî bir musikiden geliyor gibi sa-
fî ve müessirdirler. Fikir o neylerden, baflta Mevlâna Ce-
lâleddin-i Rumî olarak bütün âfl›klar›n iflittikleri elemkâ-
râne teflekkiyat-› firak› iflitmiyor. Belki, Zat-› Hayy-› Kay-
yum’a karfl› takdim edilen teflekkürat-› Rahmaniyeyi ve
tahmidat-› Rabbaniyeyi iflitiyor.
¬n
H ór
fn
QB
G ôr
cp
P zƒo
g ƒo
g{ ¬n
ªn
g ór
fn
QGn
O r
¿Én
Hn
R Gn
Q Én
¡r
bn
Qn
h
r
? n
M t
? n
M :p
iÉn
ær
© n
e r
Q n
O
Madem a¤açlar, birer ceset oldu; bütün yapraklar da-
hi diller oldu. Demek her biri, binler dilleri ile, havan›n
SÖZLER | 359
O
N
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
ç›kan yaprak sesi.
manidar:
anlaml›.
melâike:
melekler.
musiki:
müzik.
müekkel:
vekil tayin edilmifl.
müessir:
tesirli, etkili.
ney:
kam›fltan yap›lm›fl, kaval bi-
çiminde, yan›k sesli, üflemeli çal-
g›.
resmiküflat:
aç›l›fl töreni.
safî:
saf, temiz.
seda:
ses.
semavî:
gökyüzüne ait.
Sultan-› Sermedî:
sonsuz, kal›c›
saltanat sahibi olan Allah.
fluurkârâne:
fluurluca.
fluursuz:
bilinçsiz, ak›ls›z.
tahmidat-› Rabbaniye:
bizi idare
ve terbiye eden Allah’a yap›lan
hamd ve övgüler.
takdim etmek:
sunmak.
terk etmek:
b›rakmak, vazgeç-
mek.
teflekkiyat-› firak:
ayr›l›ktan do-
lay› yap›lan flikâyetler.
teflekkürat-› Rahmaniye:
Allah’a
sunulan hamd ve flükürler.
ulvî:
yüksek, yüce.
vaziyet:
durum.
Zat Hayy-› Kayyum:
her hususta
gücü olan, her canl›ya hayat ve-
ren ve onlar› ayakta tutan Zat
olan Allah.
zevk-i hakikat:
gerçek zevk.
zevk-i mecazî:
geçici zevkler.
camit:
cans›z.
ceset:
beden, vücut.
elemkârâne:
elemlice, ac›l›
bir flekilde.
ezvak-› mecazî:
geçici zevk-
ler.
gayet:
son derece.
güya:
sanki.
hemheme-i hava:
hafif tatl›
rüzgâr sesi.
heva-i nefis:
nefsin istekleri.
hevheve-i yaprak:
rüzgârla