ip
RÉn
«p
f o
RÉn
f p
A¬n
en
õr
en
R ho
Rn
G r
ón
jB
G ?p
e z¬n
Mho
Q{
Ruh ise flu vaziyetten flöyle anlad› ki: Eflya, tesbihat ile
Sâni-i Zülcelâl’in tecelliyat-› esmas›na mukabele edip, bir
naz-niyaz zemzemesidir; geliyor.
u
ƒo
?o
Yp
R r
ó«p
Mr
ƒn
J u
ô p
°S Én
¡r
JÉn
jB
G r
øj p
Rn
G r
ón
fGn
ƒn
î« p
e r
Ör
?n
b
ip
RÉ n
é r
Yp
G p
ºr
¶ n
f
Kalp ise, flu her biri birer âyet-i mücesseme hükmün-
de olan flu a¤açlardan s›rr-› tevhidi, bu i’caz›n ulüvv-ü
nazm›ndan okuyor. Yani, hilkatlerinde o derece harika
bir intizam, bir sanat, bir hikmet vard›r ki, bütün esbab-›
kâinat birer fail-i muhtar farz edilse ve toplansalar, taklit
edemezler.
p
»bÉn
H p
¥r
hn
R Én
¡n
dn
õr
dn
R Én
¡n
dn
ƒr
dn
h r
øjp
G r
Qn
O r
ón
gGn
ƒn
î«p
e ¢ùr
Øn
f
i p
RÉ n
HÉ n
«r
fo
O p
iÉn
æn
a r
Q n
O
Nefis ise, flu vaziyeti gördükçe, bütün rûy-i zemin vel-
veleâlûd bir zelzele-i firakta yuvarlan›yor gibi gördü, bir
zevk-i bâkî arad›; “Dünyaperestli¤in terkinde bulacaks›n”
manas›n› ald›.
,r
ân
?r
?p
N p
ºr
¶n
f :Én
¡n
en
ór
en
O Én
¡n
en
õr
en
R r
øj p
Rn
G r
ón
æ«p
Ñ«p
e r
?r
?n
Y
ip
RG n
Q p
õr
æn
c , r
â n
ªr
µ p
M p
¢ûr
?n
f
Ak›l ise, flu zemzeme-i hayvan ve eflcardan ve demde-
me-i nebat ve havadan gayet manidar bir intizam-› hil-
kat, bir nakfl-› hikmet, bir hazine-i esrar buluyor; her fley
çok cihetlerle Sâni-i Zülcelâl’i tesbih etti¤ini anl›yor.
ayet-i mücesseme:
cisimleflmifl
delil.
cihet:
yön.
demdeme-i nebat ve hava:
ha-
van›n ve bitkilerin ç›kard›klar› ses,
h›fl›rt›.
dünyaperestlik:
dünyay› tapar-
cas›na sevme.
esbab-› kâinat:
kâinat var olan
sebepler.
fail-i muhtar:
istedi¤ini serbestçe
yapan.
farz etmek:
varsaymak.
gayet:
son derece.
hazine-i esrar:
s›rlarla dolu hazi-
ne.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak faydal› ve tam ye-
rinde olmas›.
hilkat:
yarat›l›fl.
i’caz:
mu’cize olufl, benzerini yap-
maktan insanlar› âciz b›rakma.
intizam:
düzen.
intizam-› hilkat:
yarat›l›fltaki dü-
zen ve tertip.
manidar:
anlaml›.
mukabele :
karfl›l›k verme.
nakfl-› hikmet:
her fleyi belli bir
maksat ve fayda ile yaratan Al-
lah’›n nak›fllar›, süsleri.
nefis:
insan›n ‹lâhî hakikatleri ka-
bul etmek istemeyen, sürekli
zevk peflinde koflan yönü.
niyaz:
dua.
rûy-i zemin:
yer yüzü.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
s›rr-› tevhit:
Allah’›n birli¤i s›rr›,
hakikati.
taklit etmek:
benzerini yapmak.
tecelliyat-› esma:
Cenab-› Hakka
ait isimlerin kâinat ve mahlûkat
üzerinde görülen tecellileri, teza-
hürleri.
tesbih:
anma, zikretme.
tesbihat:
tesbihler.
ulüvv-ü naz›m:
diziliflin, dü-
zenin yüceli¤i.
vaziyet:
durum.
velveleâlûd:
gürültülü.
zelzele-i firak:
ayr›l›k sars›n-
t›s›.
zemzeme:
na¤me, hofl ses.
zemzeme-i hayvan ve efl-
car:
a¤aç ve hayvanlar›n ç›-
kard›klar› ses.
zevk-i bâkî:
sonsuz zevk.
358 | SÖZLER
O
N
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ