Sözler - page 364

ediyorsun. Gururunla tahrip ediyorsun ve küfran›nla ip-
tal ediyorsun ve temellükle gasp ediyorsun.
Senin vazifen fahir de¤il, flükürdür. Sana lây›k olan
flöhret de¤il, tevazudur, hacalettir. Senin hakk›n medih
de¤il isti¤fard›r, nedamettir. Senin kemalin hodbinlik de-
¤il, hudabinliktedir.
Evet, sen, benim cismimde, âlemdeki tabiata benzer-
sin. ‹kiniz, hayr› kabul etmek, flerre merci olmak için ya-
rat›lm›fls›n›z. Yani, fail ve mastar de¤ilsiniz, belki münfa-
il ve mahalsiniz. Yaln›z bir tesiriniz var; o da hayr-› mut-
laktan gelen hayr› güzel bir surette kabul etmemenizden,
flerre sebep olman›zd›r.
Hem, siz birer perde yarat›lm›fls›n›z; tâ güzelli¤i görül-
meyen zahirî çirkinlikler size isnat edilip, Zat-› Mukadde-
se-i ‹lâhiyenin tenzihine vesile olas›n›z. Hâlbuki, bütün
bütün vazife-i f›trat›n›za z›t bir suret giymiflsiniz. Kabili-
yetsizli¤inizden hayr› flerre kalbetti¤iniz hâlde, Hâl›k’›n›z-
la güya ifltirak edersiniz. Demek nefisperest, tabiatpe-
rest, gayet ahmak, gayet zalimdir.
Hem deme ki, “Ben mazhar›m. Güzele mazhar ise gü-
zelleflir.” Zira, temessül etmedi¤inden, mazhar de¤il, me-
mer olursun.
Hem deme ki, “Halk içinde ben intihap edildim. Bu
meyveler benim ile gösteriliyor. Demek bir meziyetim
var.” Hay›r, hâflâ! Belki herkesten evvel sana verildi;
ahmak:
budala, aptal.
âlem:
bütün yarat›lm›fl varl›klar.
fahir:
övünmek.
fail:
yapan.
gasp:
zorla, izinsiz almak.
gayet:
pek çok.
gurur:
büyüklük taslama.
hacalet:
utanma, utanç.
Hâl›k:
yaratan, yoktan varl›¤a ge-
tiren, Allah.
hâflâ:
asla, öyle de¤il.
hay›r:
iyilik, fayda, yararl› ifl.
hayr-› mutlak:
sonsuz ve s›n›rs›z
iyilik.
hodbin:
kendini be¤enen.
hudabin:
Cenab-› Hakk› tan›yan.
intihap edilme:
seçilme, görev
alma.
iptal:
bozma, çürütme.
isnat:
dayand›rmak, nispet et-
mek.
isti¤far:
af dilemek.
ifltirak:
ortakl›k, pay sahibi ol-
mak.
kabiliyet:
yetenek, beceri.
kalp etmek:
dönüfltürmek, çevir-
mek.
kemal:
olgunluk, güzellik, erdem.
küfran:
nimetlere sayg›s›zl›k.
lây›k:
uygun.
mahal:
yer, yöre, mevzi.
mastar:
kaynak, menba.
mazhar:
bir fleyin ç›kt›¤› yer.
medih:
övmek.
memer:
geçit yeri, geçit noktas›.
merci:
bafl vurulan yer, merkez.
meziyet:
yetenek, özellik.
münfail:
yap›lan; baflkas›ndan
etkilenen.
nedamet:
piflmanl›k.
nefisperest:
nefsini taparcas›na
seven.
suret:
flekil, biçim.
fler:
kötülük, fenal›k.
flöhret:
ün, ad, san.
flükür:
memnuniyet, teflekkür.
tabiat:
yarat›lm›fl olan fleyle-
rin tamam›.
tabiatperest:
eflyay›, tabiat›n
yaratt›¤›n› kabul eden.
tahrip:
zarar verme, y›kma.
temellük:
sahiplenme.
temessül:
özümleme, ben-
zeflme.
tenzih:
kusurlardan uzak tut-
mak.
tevazu:
alçak gönüllülük.
vazife:
görev, ödev.
vazife-i f›trat:
yarat›l›fl vazi-
fesi, ödevi.
vesile:
sebep, bahane.
zahiri:
görünen, aflikâr.
zalim:
ac›mas›z, haks›z davra-
nan.
Zat-› Mukaddese-i ‹lâhiye:
Allah’›n her türlü kusur ve ek-
sikliklerden uzak oluflu.
zira:
çünkü.
z›t:
ters.
364 | SÖZLER
O
N
S
EK‹Z‹NC‹
S
ÖZ
1...,354,355,356,357,358,359,360,361,362,363 365,366,367,368,369,370,371,372,373,374,...1482
Powered by FlippingBook