fiimdi iki levha, iki daire görünüyor:
Biri
, gayet muhteflem, muntazam bir daire-i rububiyet
ve gayet musanna, murassa bir levha-i sanat.
Di¤eri
, gayet münevver, müzehher bir daire-i ubudiyet
ve gayet vâsi, cami bir levha-i tefekkür ve istihsan ve te-
flekkür ve iman vard›r ki, ikinci daire bütün kuvvetiyle bi-
rinci dairenin nam›na hareket eder.
‹flte, o Sâniin bütün makas›d-› sanatperverânesine hiz-
met eden o daire reisinin ne derece o Sâni ile münase-
bettar ve onun nazar›nda ne kadar mahbup ve makbul
oldu¤u bilbedahe anlafl›l›r.
Acaba hiç ak›l kabul eder mi ki, flu güzel masnuat›n bu
derece sanatperver, hatta a¤z›n her çeflit tad›n› nazara
alan in’amperver Sanatkâr›, arfl ve ferfli ç›nlatt›racak bir
velvele-i istihsan ve takdir içinde ber ve bahri cezbeye
getirecek bir zemzeme-i flükran ve tekbir ile perestiflkâ-
râne Ona müteveccih olan en güzel masnuuna karfl› lâ-
kayt kals›n ve onunla konuflmas›n ve alâkadarâne onu
resul yap›p güzel vaziyetinin baflkalara da sirayet etmesi-
ni istemesin?
Kellâ! Konuflmamak ve onu resul yapmamak müm-
kün de¤il.
1
@ o
?n
Ó°r
S p
’r
G $G n
ór
æ p
Y n
øj
pq
ódG s
¿ p
G
2
r
º o
¡ n
æ r
« n
H o
ABÉ n
ª n
M o
Q p
QÉs
Ø`o
µ r
dG n
¤n
Y o
A B G s
ó p
°Tn
G = o
¬ n
© n
e n
øj/
ò s
dGn
h $ G o
?ƒ o
°S n
Q l
ó s
ªn
fio
* * *
alâkadarâne:
ilgilenerek, alâka
göstererek.
arfl ve ferfl:
yer ve gök.
ber ve bahir:
kara ve deniz.
bilbedahe:
aç›kça, apaç›k bir fle-
kilde.
cami:
çok özelli¤i kendinde topla-
yan.
cezbe:
kendinden geçme.
daire reisi:
saha komutan›.
daire:
saha, manzara, alan.
daire-i rububiyet:
Allah’›n yara-
t›p, yönetti¤i her fleyi kuflatan ge-
nifl saha.
daire-i ubudiyet:
kulluk dairesi.
derece:
seviye de¤er, makam.
gayet:
son derece, oldukça.
gayet vâsi:
oldukça genifl.
iman:
Allah’a inanma.
in’amperver:
nimetlendirmeyi
çok seven.
istihsan:
be¤enme, güzelli¤ini
kabul etme.
kellâ:
asla, hay›r.
lâkayt:
kay›ts›z, ilgisiz.
levha:
pano.
levha-i sanat:
sanat levhas›.
levha-i tefekkür:
derinlemesine
düflünme levhas›.
mahbup:
sevimli.
makas›d-› sanatperverâne:
sa-
nat severlere ve sanatç›lara has
gayeler, maksatlar.
masnu:
sanatl›, de¤erli varl›k.
masnuat:
sanatl› eflya.
muhteflem:
görkemli, debdebeli.
muntazam:
düzgünlük, ölçü için-
de.
murassa:
süslü, s›rmal›.
musanna:
sanatl› yap›lan.
münasebettar:
ilgili, alâkal›.
münevver:
tertemiz, ayd›n.
müteveccih:
yönelmifl, yönelik.
müzehher:
çiçeklerle süslenmifl.
nam:
ad, isim.
nazar:
görüfl, bak›fl.
nazara almak:
önemsemek; dik-
kate de¤er bulmak.
perestiflkârâne:
taparcas›na, can
atarak.
resul:
peygamber.
sanatperver:
sanat sever, sa-
natl› yapmaya düflkün.
Sâni:
sanatl›, estetik ölçülerle
güzel yapan yüce yaratan, Al-
lah.
sirayet:
geçmek, yay›lmak.
takdir:
k›ymet, de¤er.
tekbir:
Allah’› yüceltmek, “Al-
lahü ekber” demek.
teflekkür:
bir fleye karfl›
memnuniyet ifade etme;
flükretme.
vâsi:
genifl.
vaziyet:
durum, özellik.
velvele-i istihsan:
yüksek
sesli övgü, medih ifadesi.
zemzeme-i flükran:
teflekkür
sesleri, na¤mesi.
1.
fiüphesiz ki, Allah kat›nda makbul olan din, ‹slâm dinidir. (Âl-i ‹mran Suresi: 19.)
2.
Muhammed, Allah’›n resulüdür. Onunla beraber olanlar da, kâfirlere karfl› fliddetli, kendi
aralar›nda ise pek merhametlidirler. (Fetih Suresi: 29.)
368 | SÖZLER
O
N
S
EK‹Z‹NC‹
S
ÖZ