ON KNC REfiHA
flte flu zat, flu mevcudat hâlknn vahdaniyetinin hak-
kaniyeti derecesinde hak bir bürhan- natk, bir delil-i sa-
dk oldu¤u gibi, haflrin ve saadet-i ebediyenin dahi bir
bürhan- kat, bir delil-i satdr. Belki, nasl ki o zat, hi-
dayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i
vusulüdür. Öyle de; duasyla, niyazyla o saadetin sebeb-i
vücudu ve vesile-i icaddr. Haflir meselesinde geçen flu
srr, makam münasebetiyle tekrar ederiz.
flte, bak: O zat öyle bir salât- kübrada dua ediyor ki,
güya flu cezire, belki arz, onun azametli namazyla na-
maz klar, niyaz eder.
Bak, hem öyle bir cemaat-i uzmada niyaz ediyor ki,
güya benîâdemin zaman- Âdemden asrmza, kyamete
kadar bütün nuranî kâmil insanlar, ona ittiba ile iktida
edip duasna âmin diyorlar.
Hem bak, öyle bir hacet-i amme için dua ediyor ki,
de¤il ehl-i arz, belki ehl-i semavat, belki bütün mevcudat,
niyazna, Evet, yâ Rabbena, ver, biz dahi istiyoruz de-
yip ifltirak ediyorlar.
Hem öyle fakirâne, öyle hazinâne, öyle mahbubâne,
öyle müfltakane, öyle tazarrukârâne niyaz ediyor ki, bü-
tün kâinat a¤lattryor, duasna ifltirak ettiriyor.
Bak, hem öyle bir maksat, öyle bir gaye için dua edi-
yor ki, insan ve âlemi, belki bütün mahlûkat esfel-i sa-
filînden, sukuttan, kymetsizlikten, faydaszlktan âlâyil-
liyyine, yani kymete, bekaya, ulvî vazifeye çkaryor.
âlâyilliyyin:
en yüksek mertebe.
âlem:
dünya.
âmin:
Allah kabul etsin.
arz:
dünya, yeryüzü.
asr:
yüzyl.
azamet:
büyüklük.
beka:
ebedîlik.
benîâdem:
Âdemo¤ullar, insan-
lk.
bürhan- kàt:
kesin delil.
bürhan- natk:
konuflan delil.
cemaat-i uzma:
çok büyük ce-
maat.
cezire:
yarmada.
delil-i sadk:
do¤ru kant.
delil-i sat:
parlak delil.
ehl-i arz:
dünyadakiler.
ehl-i semavat:
gökyüzü halk,
melekler, ruhanîler.
esfel-i safilîn:
afla¤larn en afla¤-
s.
fakirâne:
fakirce, muhtaçl¤n
söyleyerek.
güya:
sanki.
hacet-i amme:
herkesin ihtiyac
olan fley.
hak:
gerçek, do¤ru.
hakkaniyet:
do¤ruluktan, adalet-
ten ayrlmamak.
hâlk:
yaratc.
haflir:
dirilifl.
hazinâne:
hüzünlü bir flekilde.
hidayet:
do¤ruluk, slâmlk.
iktida:
uyma, örnek alma.
ifltirak:
katlma.
ittiba:
tâbi olma.
kâinat:
bütün varlklar, evren.
kâmil:
ermifl, Allah dostu.
kyamet:
dünyann ölümü.
mahbubâne:
muhabbetle, sev-
giyle.
mahlûkat:
yaratlmfl varlklar ya-
ratlanlar.
maksat:
amaç, gaye.
mevcudat:
var olanlar.
müfltakane:
çok isteyerek.
niyaz:
dua, yalvarfl.
niyaz:
dua.
nuranî:
nurlu, aydn.
saadet:
mutluluk.
saadet-i ebediye:
sonsuz
mutluluk.
salât- kübra:
en büyük na-
maz.
sebeb-i husul:
meydana gel-
me sebebi.
sebeb-i vücut:
varlk sebebi.
sr:
gizli bilgi, gizem.
sukut:
de¤erden düflme, ky-
metini yitirme.
tazarrukârâne:
yalvarp ya-
kararak.
ulvî:
yüksek.
vahdaniyet:
Allahn bir olu-
flu.
vesile-i icat:
yaratlfl vesilesi
vesile-i vusul:
kavuflma vesi-
lesi.
yâ Rabbena:
Ey Rabbimiz.
zaman- Âdem:
Hz. Âdem za-
man.
zat:
kifli; Hazret-i Peygamber.
378 | SÖZLER
O
N
D
OKUZUNCU
S
ÖZ