Sözler - page 378

ON ‹K‹NC‹ REfiHA
‹flte flu zat, flu mevcudat hâl›k›n›n vahdaniyetinin hak-
kaniyeti derecesinde hak bir bürhan-› nat›k, bir delil-i sa-
d›k oldu¤u gibi, haflrin ve saadet-i ebediyenin dahi bir
bürhan-› kat››, bir delil-i sat››d›r. Belki, nas›l ki o zat, hi-
dayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i
vusulüdür. Öyle de; duas›yla, niyaz›yla o saadetin sebeb-i
vücudu ve vesile-i icad›d›r. Haflir meselesinde geçen flu
s›rr›, makam münasebetiyle tekrar ederiz.
‹flte, bak: O zat öyle bir salât-› kübrada dua ediyor ki,
güya flu cezire, belki arz, onun azametli namaz›yla na-
maz k›lar, niyaz eder.
Bak, hem öyle bir cemaat-i uzmada niyaz ediyor ki,
güya benîâdemin zaman-› Âdem’den asr›m›za, k›yamete
kadar bütün nuranî kâmil insanlar, ona ittiba ile iktida
edip duas›na âmin diyorlar.
Hem bak, öyle bir hacet-i amme için dua ediyor ki,
de¤il ehl-i arz, belki ehl-i semavat, belki bütün mevcudat,
niyaz›na, “Evet, yâ Rabbena, ver, biz dahi istiyoruz” de-
yip ifltirak ediyorlar.
Hem öyle fakirâne, öyle hazinâne, öyle mahbubâne,
öyle müfltakane, öyle tazarrukârâne niyaz ediyor ki, bü-
tün kâinat› a¤latt›r›yor, duas›na ifltirak ettiriyor.
Bak, hem öyle bir maksat, öyle bir gaye için dua edi-
yor ki, insan› ve âlemi, belki bütün mahlûkat› esfel-i sa-
filînden, sukuttan, k›ymetsizlikten, faydas›zl›ktan âlây›il-
liyyine, yani k›ymete, bekaya, ulvî vazifeye ç›kar›yor.
âlây›illiyyin:
en yüksek mertebe.
âlem:
dünya.
âmin:
‘Allah kabul etsin.’
arz:
dünya, yeryüzü.
as›r:
yüzy›l.
azamet:
büyüklük.
beka:
ebedîlik.
benîâdem:
Âdemo¤ullar›, insan-
l›k.
bürhan-› kàt›:
kesin delil.
bürhan-› nat›k:
konuflan delil.
cemaat-i uzma:
çok büyük ce-
maat.
cezire:
yar›mada.
delil-i sad›k:
do¤ru kan›t.
delil-i sat›:
parlak delil.
ehl-i arz:
dünyadakiler.
ehl-i semavat:
gökyüzü halk›,
melekler, ruhanîler.
esfel-i safilîn:
afla¤›lar›n en afla¤›-
s›.
fakirâne:
fakirce, muhtaçl›¤›n›
söyleyerek.
güya:
sanki.
hacet-i amme:
herkesin ihtiyac›
olan fley.
hak:
gerçek, do¤ru.
hakkaniyet:
do¤ruluktan, adalet-
ten ayr›lmamak.
hâl›k:
yarat›c›.
haflir:
dirilifl.
hazinâne:
hüzünlü bir flekilde.
hidayet:
do¤ruluk, ‹slâml›k.
iktida:
uyma, örnek alma.
ifltirak:
kat›lma.
ittiba:
tâbi olma.
kâinat:
bütün varl›klar, evren.
kâmil:
ermifl, Allah dostu.
k›yamet:
dünyan›n ölümü.
mahbubâne:
muhabbetle, sev-
giyle.
mahlûkat:
yarat›lm›fl varl›klar ya-
rat›lanlar.
maksat:
amaç, gaye.
mevcudat:
var olanlar.
müfltakane:
çok isteyerek.
niyaz:
dua, yalvar›fl.
niyaz:
dua.
nuranî:
nurlu, ayd›n.
saadet:
mutluluk.
saadet-i ebediye:
sonsuz
mutluluk.
salât-› kübra:
en büyük na-
maz.
sebeb-i husul:
meydana gel-
me sebebi.
sebeb-i vücut:
varl›k sebebi.
s›r:
gizli bilgi, gizem.
sukut:
de¤erden düflme, k›y-
metini yitirme.
tazarrukârâne:
yalvar›p ya-
kararak.
ulvî:
yüksek.
vahdaniyet:
Allah’›n bir olu-
flu.
vesile-i icat:
yarat›l›fl vesilesi
vesile-i vusul:
kavuflma vesi-
lesi.
yâ Rabbena:
Ey Rabbimiz.
zaman-› Âdem:
Hz. Âdem za-
man›.
zat:
kifli; Hazret-i Peygamber.
378 | SÖZLER
O
N
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
1...,368,369,370,371,372,373,374,375,376,377 379,380,381,382,383,384,385,386,387,388,...1482
Powered by FlippingBook