Én
ær
©n
e r
¿Én
îp
H Én
ær
©n
e r
ôo
> p
ßr
Øn
d Én
ªr
°Sn
Gp
R ,r
óæn
jƒo
c Én
gn
QÉn
KB
G p
¤n
H
Gn
Or
ƒn
°S ?p
H p
ßr
Øn
d r
¿B
G Gn
ƒn
g r
Qn
O r
¿n
õ«p
e n
h
Evet, masnuatta hiçbir eser yok ki, çok manal› bir
lâfz-› mücessem olmas›n, Sâni-i Zülcelâl’in çok esmas›n›
okutturmas›n. Madem flu masnuat elfazd›r, kelimat-›
kudrettir; manalar›n› oku, kalbine koy. Manas›z kalan el-
faz›, bilâperva zevalin havas›na at, arkalar›ndan alâkada-
râne bak›p meflgul olma.
|
n
Ú
p
? p
a
n
’r
G t
Ö p
Mo
G B
n
’
} p
çÉn
«p
Z ,r
On
QGn
O ?p
e r
OÉn
jr
ôn
a ?r
?n
Y
r
ºn
°ùr
Øn
f r
in
G r
¿n
õ«p
e
‹flte, zahirperest ve sermayesi afakî malûmattan ibaret
olan akl-› dünyevî böyle silsile-i efkâr›, hiçe ve ademe in-
cirar etti¤inden, hayretinden ve haybetinden me’yusâne
feryat ediyor, hakikate giden bir do¤ru yol ar›yor. Ma-
dem uful edenlerden ve zeval bulanlardan ruh elini çek-
ti, kalp dahi mecazî mahbuplardan vazgeçti, vicdan dahi
fânîlerden yüzünü çevirdi; sen dahi bîçare nefsim, ‹bra-
himvari,
n
Ú
p
? p
a
n
’r
G t
Ö p
Mo
G B
n
’
g›yas›n› çek, kurtul.
:r
iƒo
N p
?r
°ûp
Y ?p
eÉn
L Gn
ór
«n
°T ho
G r
ón
jƒo
c r
¢Tƒo
N ¬p
¸
F›trat› aflkla yo¤rulmufl gibi sermest-i cam-› aflk olan
Mevlâna Cami, kesretten vahdete yüzleri çevirmek için,
bak ne güzel söylemifl:
adem:
hiçlik, yokluk.
afakî:
dünyaya ait, insan› do¤ru-
dan ilgilendirmeyen.
akl-› dünyevî:
sadece dünyaya
ait ifllere odaklanm›fl ak›l.
alâkadarâne:
ilgilenerek.
bîçare nefis:
çaresiz nefis.
bilâperva:
korkusuzca, çekinme-
den.
elfaz:
sözler, kelimeler.
esma:
isimler.
fânî:
geçici.
feryat:
yard›m istemek için yük-
sek sesle ba¤›rma, flikâyet.
f›trat:
yarat›l›fl, yap›.
g›yas çekmek:
yard›m ve yar-
d›mc› istemek.
hakikat:
gerçek.
haybet:
iste¤ine erememek, elde
edememek.
ibaret:
meydana gelmifl.
incirar:
çekilme.
kelimat-› kudret:
Allah’›n kudre-
tiyle yaratt›¤› ve her biri bir keli-
me gibi mana ifade eden varl›k-
lar.
kesret:
çokluk.
lâfz-› mücessem:
cisimleflmifl
söz, kelime.
mahbup:
sevilen, sevgili.
malûmat:
bilgiler.
masnuat:
sanatl› bir flekilde yara-
t›lm›fl varl›klar.
mecazî:
gerçek olmayan, geçici.
meflgul olmak:
u¤raflmak, ilgilen-
mek.
me’yusâne:
ümitsizce.
Sâni-i Zülcelâl:
her fleyi sa-
natl› olarak yaratan yüce Al-
lah.
sermaye:
varl›k, servet.
sermest-i cam-› aflk:
aflk yü-
zünden sarhofl olmufl.
silsile-i efkâr:
fikir silsilesi,
zinciri.
uful etmek:
kaybolmak, gö-
rünmemek.
vahdet:
Allah’›n birli¤i.
vicdan:
iyiyi kötüden ay›ran
temiz, yüksek duygu merke-
zi.
zahirperest:
d›fl görünüfle de-
¤er veren.
zeval:
sona erme, yokluk.
348 | SÖZLER
O
N
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ