|
n
Ú
p
? p
a
n
’r
G t
Ö p
Mo
G B
n
’
} p
Úp
fn
G ,r
On
QGn
O ?p
e r
QGn
õ«p
a p
ôr
µp
a
r
¿Gn
ór
Lp
h r
ón
fn
R ?p
e
Esbap içine dalan fikr-i insanî, flu zelzele-i zeval-i dün-
yadan hayrette kal›p me’yusâne fizar ediyor. Vücud-u
hakikî isteyen vicdan, ‹brahimvari,
n
Ú
p
? p
a
n
’r
G t
Ö p
Mo
G B
n
’
eniniy-
le mahbubat-› mecaziyeden ve mevcudat-› zaileden kat-›
alâka edip, Mevcud-u Hakikî’ye ve Mahbub-u Serme-
dî’ye ba¤lan›yor.
? p
fÉn
a r
Rn
G Or
ôn
a r
ôn
g r
Qn
O :¬ p
c !r
ºn
fGn
OÉn
f ¢ p
ùr
Øn
f r
in
G r
¿G n
óp
H
?p
fÉn
fÉ n
L r
¿É n
L u
ôp
°S h o
O ? p
bÉ n
HÉ n
H âr
°ù n
g r
? G n
Q h o
O
Ey nâdan nefsim, bil ki; çendan dünya ve mevcudat
fânîdir, fakat her fânî fleyde, bâkîye isal eden iki yol bu-
labilirsin ve can ve canan olan Mahbub-u Lâyezal’in te-
celli-i cemalinden iki lem’ay›, iki s›rr› görebilirsin. An flart
ki, suret-i fâniyeden ve kendinden geçebilirsen.
r
Òp
µp
H Én
ªr
°Sn
G Én
gn
QÉn
KB
G r
¢ùn
> n
h r
â r
°ùn
g r
?Én
©r
f p
G Én
¡r
àn
ªr
© p
f r
Qn
O ¬ p
c
Én
ær
© n
e ?p
H p
ô r
°ûp
b r
¿B
G Én
æn
a r
Q n
O r
¿ n
õ«p
e n
h ,ip
õr
¨ n
e
Evet, nimet içinde, in’am görünür, Rahman’›n iltifat›
hissedilir. Nimetten in’ama geçsen, Mün’im’i bulursun.
Hem, her eser-i Samedanî, bir mektup gibi, bir Sâni-i
Zülcelâl’in esmas›n› bildirir. Nak›fltan manaya geçsen, es-
ma yoluyla müsemmay› bulursun. Madem flu masnuat-›
fâniyenin ma¤z›n›, içini bulabilirsin; onu elde et, mana-
s›z kabu¤unu, k›flr›n›, ac›madan fenâ seyline atabilirsin.
SÖZLER | 347
O
N
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
Mahbub-u Lâyezal:
hiçbir zaman
yok olmayan sevgili olan, Allah.
Mahbub-u Sermedî:
varl›¤› son-
suz olan ve sonsuz sevgiye lây›k
olan Allah.
masnuat-› fânîye:
gelip geçici sa-
natl› yarat›klar.
mevcudat:
bütün varl›klar.
mevcudat-› zaile:
yok olup gidici
varl›klar.
Mevcud-u Hakikî:
gerçek varl›k
sahibi ve var olmak için hiçbir fle-
ye muhtaç olmayan Allah.
me’yusâne:
ümitsizce.
mün’im:
nimet veren.
müsemma:
ismin sahibi, ismin
anlam›n› tafl›yan.
nâdan nefis:
cahil nefis.
nak›fl:
iflleme, süsleme.
Rahman:
merhameti her fleyi ku-
flatan Allah.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
seyl:
sel, ak›nt›.
s›r:
önemli hakikat.
suret-i fânîye:
geçici olan görü-
nüfl.
tecelli-i Cemal:
Allah’›n Cemal is-
minin görünmesi.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayr› fler-
den ay›rt etmeye yard›mc› olan
duygu.
vücud-u hakikî:
gerçek varl›k.
zelzele-i zeval-i dünya:
dünya-
n›n yok olufl sars›nt›s›.
an flart:
flu flartla.
bâkîye:
sonsuza.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
enin:
inleme, inleyifl.
esbap:
vas›talar, sebepler.
eser-i Samedanî:
Allah’›n Sa-
med isminin eseri, tecellisi.
esma:
isimler.
fânî:
geçici.
fenâ:
yokluk.
fikr-i insanî:
insan›n düflün-
celeri.
fizar:
sesli a¤lama.
‹brahimvari:
Hz. ‹brahim gibi.
iltifat:
lütuf, ikram, ba¤›fl.
in’am:
nimetlendirme, r›z›k-
land›rma.
isal:
ulaflt›rma, kavuflturma.
kat-› alâka:
iliflkiyi kesmek.
k›fl›r:
kabuk, d›fl.
lem’a:
par›lt›, ›fl›k.
ma¤z:
öz.
mahbubat-› mecazîye:
dün-
yevî, geçici sevgililer.