‹sterim; fakat, bir yâr-› bâkî isterim. Zerreyim; fakat, bir
flems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim; fakat, bu mev-
cudat› umumen isterim.”
* * *
BARLA YAYLASI, ÇAM, KATRAN, ARDIÇ,
KARAKAVA/IN B‹R MEYVES‹D‹R
Makam münasebetiyle buraya al›nm›fl
On Birinci Mektubun bir parças›d›r.
Bir vakit esaretimde, da¤ bafl›nda azametli çam ve kat-
ran ve ard›ç a¤açlar›n›n heybetnüma suretlerini, hayret-
feza vaziyetlerini temafla ederken, pek lâtif bir rüzgâr es-
ti. O vaziyeti, pek muhteflem ve flirin velveleâlûd bir zel-
zele-i raksnüma, bir tesbihat-› cezbeeda suretine çevirdi-
¤inden; e¤lence temaflas›, nazar-› ibrete ve sem-i hikme-
te döndü. Birden Ahmed-i Cezerî’nin Kürtçe flu f›kras›,
r
¿Gn
QÉn
µ
p
f p
¬« /
Ñr
°ûn
J iÉn
L r
ôn
gp
R ¬n
JÉn
æ°r
ùo
M p
¬n
c
Én
°TÉn
ªn
J ¢r
ùn
c r
ôn
g
1
r
¿p
RÉn
fp
O ¬n
Jn
’Én
ªn
ép
H
hat›r›ma geldi. Kalbim, ibret manalar›n› ifade için flöyle
a¤lad›:
@ i/
RÉn
àn
H iÉ n
L r
ô n
g p
Rƒo
J p
™r
æo
°U p
¬n
c
Én
°TÉn
ªn
àp
H r
? n
M r
ô n
g , r
Ü n
QÉ n
j
r
? n
O r
? n
O @ ip
RG n
hB
Ép
H p
AG n
óp
æp
H r
¿n
’n
’ n
O p
ór
æn
fÉ n
e ip
RG n
ôp
a r
Rn
G o
Ö«p
°ûn
f p
R
@ ip
RÉ n
H p
¢ür
b n
Q r
Q n
O ƒo
J p
¥ r
ƒ n
°T p
iG n
ƒ n
gp
R ƒo
J p
¢ûr
? n
f p
?É n
ª n
Lp
R
r
Oƒo
N p
RG n
hB
G ?p
æjp
Òp
°Tp
R@ip
RÉp
H r
¢Tƒo
N r
¢Tƒo
N ƒo
J p
™r
æo
°U p
?É n
ªn
cp
R
@ ip
RÉ n
N ¬ n
H r
õ n
L r
ó n
eB
G ¢ n
ür
b n
Q r
i n
h r
Rn
C
G @ ip
RÉn
fp
O r
? n
g r
? n
g
SÖZLER | 353
O
N
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
ezelî olan günefl.
flifa:
hastal›ktan kurtulup sa¤l›¤a
kavuflma.
temafla:
hofllanarak bakmak,
seyretmek.
tesbihat-› cezbeeda:
coflkuyla
tesbih etmek.
umumen:
bütünüyle.
vaziyet:
durum.
velveleâlûd:
gürültülü.
yâr-› bâkî:
ebedî dost.
zelzele-i raksnüma:
oyunla kar›-
fl›k sars›lmalar.
zerre:
çok küçük parça; atom.
makam münasebetiyle:
ko-
nuyla ilgisinden dolay›.
daim:
varl›¤› devaml›, sonsuz
olan Allah.
esaret:
esirlik.
gayp:
görünmeyen, bilinme-
yen.
hayretfeza:
hayret verici.
heybetnüma:
muhteflem,
hayranl›k uyand›ran.
hiç ender hiç:
hiç içinde hiç.
hikmet:
her fleyin belirli ga-
yelere yönelik olarak faydal›
ve tam yerinde olmas›.
hoflnutluk:
memnuniyet, raz›
olma.
hüküm:
karar, emir, hâkimi-
yet.
kabza:
el, pençe.
lâtif:
hofl, güzel.
mahsus:
özel.
merhametkâr:
merhametli,
ac›yan.
mevcudat:
varl›klar.
mülk:
sahip olunan, üzerinde
tasarruf hakk› bulunan fley.
nazar-› ibret:
ders alarak
bakma.
sanat:
yap›lm›fl eser.
sem-i hikmet:
güzel sözler-
den ibret ve ders alma.
suret:
flekil.
flems-i sermed:
sürekli ve
1.
Cezerî,
‹kdü'l-Cevherî fî fierhi Divani'fl-fieyh Cezerî
, s 438.