34 | SÖZLER
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
büyük mevcudat ruhsuz, müthifl cenazeler hükmündedir-
ler. Daha bunun gibi çok elîm, ezici, dehfletli evham, küf-
ründen ve dalâletinden nefl’et edip, onu manen tazip
eder.
Di¤er adam ise mü’mindir. Cenab-› Hâl›k’› tan›r, tas-
dik eder. Onun nazar›nda flu dünya bir zikirhane-i Rah-
man, bir talimgâh-› befler ve hayvan ve bir meydan-› im-
tihan-› insücand›r. Bütün vefiyat-› hayvaniye ve insaniye
ise terhisatt›r. Vazife-i hayat›n› bitirenler bu dâr-› fânîden,
manen mesrurâne, da¤da¤as›z di¤er bir âleme giderler;
tâ yeni vazifedarlara yer aç›ls›n, gelip çal›fls›nlar. Bütün
tevellüdat-› hayvaniye ve insaniye ise, ahz-› askere, silâh
alt›na, vazife bafl›na gelmektir. Bütün zîhayat birer mu-
vazzaf mesrur asker, birer müstakim memnun memurlar-
d›r. Bütün sedalar ise, ya vazife bafllamas›ndaki zikir ve
tesbih ve paydostan gelen flükür ve tefrih veya ifllemek
neflesinden nefl’et eden na¤amatt›r. Bütün mevcudat, o
mü’minin nazar›nda, Seyyid-i Kerîm’inin ve Malik-i Ra-
hîm’inin birer munis hizmetkâr›, birer dost memuru, bi-
rer flirin kitab›d›r. Daha bunun gibi pek çok lâtif, ulvî ve
leziz, tatl› hakikatler iman›ndan tecelli eder, tezahür eder.
Demek, iman bir manevî Tuba-i Cennet çekirde¤ini
tafl›yor. Küfür ise manevî bir Zakkum-u Cehennem
tohumunu sakl›yor. Demek selâmet ve emniyet yaln›z
‹slâmiyette ve imandad›r. Öyle ise biz daima
1
p
¿É '
Á/
’r
G p
?É n
ª n
c n
h p
?n
Ó° r
S p
’r
G p
øj/
O '
¤ n
Y ! o
ó r
ª n
ë r
dn
G
demeliyiz.
* * *
ahz-› asker:
asker al›m›.
âlem:
dünya, kâinat.
befler:
insan.
Cenab-› Hâl›k:
her fleyin yarat›c›-
s› olan Allah.
cenaze:
ölmüfl insan; ölüm hâli.
da¤da¤as›z:
gürültüsüz.
daima:
devaml›.
dalâlet:
dinden ayr›lma; azma.
dâr-› fânî:
ölümlü dünya.
dehfletli:
duyulan ürküntü; flafl-
k›nl›k.
elîm:
ac› veren.
emniyet:
güven.
evham:
olmayan bir fleye vücut
rengi vermek, kuruntular.
hakikat:
gerçek.
hamd:
Allah’a hamd etme, Onu
övme, flükür.
hizmetkâr:
hizmetçi.
hükmünde:
de¤erinde.
ihsan:
ba¤›flta bulunmak.
iman:
inanmak, itikat; Resul-i Ek-
remin (a. s. m. ) tebli¤ etti¤i inan›l-
mas› gerekli esaslar› tasdik et-
mekten do¤an bir nurdur.
‹slâmiyet:
Müslümanl›k.
küfür:
Allah’› inkâr etme, inanç-
s›zl›k.
lâtif:
güzel.
leziz:
çok lezzetli.
Malik-i Rahîm:
çok merhametli,
ve her fleyin sahibi olan Allah.
manen:
mana itibar›yla ve mane-
vî olarak.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
memnun:
sevinmek.
mesrur:
sevinçli.
mesrurâne:
sevinçli bir flekilde.
mevcudat:
varl›klar, yarat›lan her
fley.
meydan-› imtihan-› insücan:
in-
san ve cinlerin imtihan meydan›.
munis:
al›fl›lm›fl.
muvazzaf:
vazifeli.
mükemmel:
tamam, olgun.
mü’min:
Allah’a ve emirlerine,
kanunlar›na iman eden, inanan.
müstakim:
istikamette giden,
do¤ru yolda olan.
müthifl:
dehflet veren.
nazar›nda:
göre, bak›m›ndan.
na¤amat:
güzel sesler.
nefl’et:
ç›kma, kaynaklanma;
meydana gelme.
nimet:
iyilik, ihsan.
paydos:
tatil.
sahip:
her hangi bir fley üstünde
mülkiyeti bulunan, malik.
seda:
ses.
selâmet:
tehlikeden, kurtulma.
Seyyid-i Kerîm:
sonsuz ikram ve
ihsan sahibi, Allah.
flükür:
Allah’›n nimetlerine karfl›
memnunluk gösterme.
takva:
bütün günahlardan kendi-
ni korumak.
talimgâh:
e¤itim yeri.
talimgâh-› befler:
insanlar›n
ö¤renme yeri, dünya.
tasdik:
onaylama, do¤rula-
ma.
tazip:
ac› çektirme.
tecelli:
belirgin olma, yans›-
ma.
tefrih:
ferahland›rma, gönül
açma.
terhisat:
terhisler, serbest b›-
rakmalar.
tesbih:
Allah’›n flan›n› yücelt-
me, noksan s›fatlardan uzak
tutmak.
tevellüdat-› hayvaniye ve
insaniye:
insan ve hayvan
do¤umlar›.
tezahür:
görünme.
Tuba-i Cennet:
kökleri gök-
lerde ve nuranî Cennet a¤ac›.
ulvî:
yüce, yüksek.
vazife:
ödev, görev.
vazifedar:
vazifeli.
vazife-i hayat:
hayat vazifesi.
vefiyat-› hayvaniye ve insa-
niye:
hayvan ve insan ölüm-
leri.
Zakkum-u Cehennem:
Ce-
hennemde bir a¤ac›n ismi.
zîhayat:
hayat sahibi.
zikir:
Allah’› an›p, hat›rlamak.
zikirhane-i Rahman:
sonsuz
merhamet ve flefkatle r›z›k
veren Allah’›n zikredildi¤i yer.
1.
‹slâm dinini ve mükemmel iman nimetini ihsan etti¤i için Allah’a hamd olsun.