32 | SÖZLER
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
‹kinci Söz
W
1
p
Ö r
« n
¨ r
dÉp
H n
¿ƒ o
æ p
er
D
ƒ o
j n
øj/
ò s
dGn
‹
MANDA
ne kadar büyük bir saadet ve nimet ve ne
kadar büyük bir lezzet ve rahat bulundu¤unu anlamak is-
tersen, flu temsilî hikâyeci¤e bak, dinle.
Bir vakit, iki adam hem keyif, hem ticaret için seyaha-
te giderler. Biri hodbin, tâli’siz bir tarafa; di¤eri hudabin,
bahtiyar di¤er tarafa sülûk eder, giderler.
Hodbin adam, hem hodgâm, hem hodendifl, hem
bedbin oldu¤undan, bedbinlik cezas› olarak nazar›nda
pek fena bir memlekete düfler. Bakar ki, her yerde âciz
bîçareler zorba, müthifl adamlar›n ellerinden ve tahribat-
lar›ndan vaveylâ ediyorlar. Bütün gezdi¤i yerlerde böyle
hazin, elîm bir hâli görür. Bütün memleket bir matemha-
ne-i umumî fleklini alm›fl. Kendisi flu elîm ve muzlim hâ-
leti hissetmemek için sarhoflluktan baflka çare bulamaz.
Çünkü herkes ona düflman ve ecnebi görünüyor. Ve or-
tal›kta dahi müthifl cenazeleri ve me’yusâne a¤layan ye-
timleri görür. Vicdan› azap içinde kal›r.
Di¤eri hudabin, hudaperest ve hakendifl, güzel ahlâkl›
idi ki, nazar›nda pek güzel bir memlekete düfltü. ‹flte bu
âciz:
güçsüz.
ahlâk:
Kur’ân ve sünnet ile s›n›r-
lar› çizilen iyi ve güzel davran›flla-
r›n tümü.
azap:
büyük s›k›nt›.
bahtiyar:
mes’ut, kutlu.
bedbin:
kötümser, karamsar.
bedbinlik:
karamsarl›k.
bîçare:
çaresiz.
cenaze:
ölmüfl insan veya hay-
van cesedi.
ceza:
karfl›l›k.
ecnebi:
yabanc›, baflka milletten
olan.
elîm:
üzücü, s›k›nt› verici, ac› ve-
rici.
fena:
kötü.
hakendifl:
hak taraftar›, hak üze-
rine titreyen.
hâl:
durum.
hâlet:
durum, hâl, vaziyet.
hazin:
hüzün veren, üzücü.
hikâye:
örnek olarak anlat›lan ib-
ret verici olay.
hodbin:
bencil, kibirli, kendini be-
¤enmifl.
hodendifl:
kendisi için endifle
eden, sadece kendini düflünen.
hodgâm:
sadece kendi rahat›n›
ve keyfini düflünen.
hudabin:
Cenab-› Hakk› tan›yan;
hak ve hakikati gören.
hudaperest:
Allah’a ibadet eden;
Allah’› çok seven ve emrine uyan.
iman:
inanmak; ‹slâm dininin
esaslar›n› tasdik etmek.
keyif:
yapt›¤› fleylerden hofllan-
ma hissi.
lezzet:
haz, keyif.
matemhane-i umumî:
herkesin
yas tuttu¤u yer.
memleket:
yaflan›lan flehir, yurt.
me’yusâne:
ümitsizce.
muzlim:
karanl›kl›.
müthifl:
dehflet veren.
nazar:
bak›fl, düflünme.
nimet:
iyilik, ihsan.
Rahman:
tüm varl›klar›n r›z›klar›-
n› ve geçim flekillerini içine alan
rahmet sahibi Allah.
Rahîm:
çok merhametli, esirge-
yen, koruyan Allah.
saadet:
mutluluk.
seyahat:
yolculuk.
sülûk:
bir yolu takip etme.
tahribat:
y›k›mlar.
takva:
Allah’tan korkma, günah-
lardan kaç›nma.
tâli’siz:
bahts›z, mutsuz.
temsilî:
hakikati gösteren ör-
nek.
ticaret:
al›m ve sat›m.
vakit:
zaman.
vaveylâ:
盤l›k, feryat.
vicdan:
insan›n içindeki iyiyi
kötüden ay›rabilen ve iyilik
etmekten lezzet duyan ve
kötülükten ac› duyan his.
yetim:
babas› ölmüfl çocuk.
zorba:
bask›c›.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’›n ad›yla. • O takva sahipleri ki, görmedikleri hâlde Allah’a ve
Onun bildirdiklerine iman ederler. (Bakara Suresi: 3.)
]
‹kinci Söz
, Barla’da
1926’da Türkçe olarak
telif edilmifltir.