Sözler - page 24

24 | SÖZLER
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
fedakârâne flefkatleriyle flefkatini gösteren ve zevilhayat›,
hayat-› insaniyeye musahhar eden ve ondan rububiyet-i
‹lâhiyenin gayet güzel ve flirin bir nakfl-› azam›n› ve insa-
n›n ehemmiyetini gösteren ve en parlak rahmetini izhar
eden o Rahman-› Zülcemal, elbette kendi isti¤na-i mut-
lak›na karfl› rahmetini, ihtiyac-› mutlak içindeki zîhayata
ve insana makbul bir flefaatçi yapm›fl. Ey insan! E¤er in-
san isen,
p
º« /
M s
ôdG p
ø '
ª r
M s
ôdG $G p
º° r
ùp
H
de, o flefaatçiyi bul.
Evet, zeminde dört yüz bin muhtelif ayr› ayr› nebata-
t›n ve hayvanat›n taifelerini, hiç birini unutmayarak, fla-
fl›rmayarak, vakti vaktine, kemal-i intizam ile, hikmet ve
inayet ile terbiye ve idare eden ve küre-i arz›n simas›nda
hatem-i ehadiyeti vazeden, bilbedahe, belki bilmüflahe-
de, rahmettir. Ve o rahmetin vücudu, bu küre-i arz›n si-
mas›ndaki mevcudat›n vücutlar› kadar kat’î oldu¤u gibi,
o mevcudat adedince, tahakkukunun delilleri var.
Evet, zeminin yüzünde öyle bir hatem-i rahmet ve sik-
ke-i ehadiyet bulundu¤u gibi, insan›n mahiyet-i mane-
viyesinin simas›nda dahi öyle bir sikke-i rahmet vard›r ki,
küre-i arz simas›ndaki sikke-i merhamet ve kâinat si-
mas›ndaki sikke-i uzma-i rahmetten daha afla¤› de¤il.
Âdeta bin bir ismin cilvesinin bir nokta-i mihrakiyesi
hükmünde bir camiiyeti var.
Ey insan! Hiç mümkün müdür ki, sana bu simay› ve-
ren ve o simada böyle bir sikke-i rahmeti ve bir hatem-i
ehadiyeti vazeden Zat, seni bafl›bofl b›raks›n; sana
bilbedahe:
apaç›k bir flekilde.
bilmüflahede:
gözle görür flekil-
de.
camiiyet:
toplay›c›l›k, pek çok fle-
yi bünyesinde bulundurabilme
özelli¤i.
cilve:
görünme, akis, yans›ma.
delil:
ispat edici unsur, kan›t.
ehemmiyet:
önem.
fedakârâne:
fedakârca, can›n› fe-
da edercesine.
hatem-i ehadiyet:
Allah’›n birli¤i-
ni her bir fleyde gösteren mühür.
hatem-i rahmet:
Allah'›n flefkat
ve merhametinin mührü, damga-
s›.
hayat-› insaniye:
insan hayat›.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
felsefe, ilim; iyilik güzel-
lik, faydal›l›k.
hükmünde:
de¤erinde; onun gibi.
idare:
bir ifli yürütme, çekip çevir-
me, yönetme.
ihtiyac-› mutlak:
s›n›rs›z ihtiyaç,
her fleye muhtaç olma.
inayet
: yard›m, lütuf.
isti¤na-i mutlak:
mutlak isti¤na,
Allah’›n sonsuz zenginli¤e sahip
olmas›, hiç bir fleye muhtaç ol-
mamas›.
izhar:
ortaya koyma, a盤a ç›kar-
ma; gösterme.
kâinat:
Allah’›n d›fl›nda var olan
her fley, bütün varl›klar, dünya.
kat’î:
kesin.
kemal-i intizam:
tam ve eksiksiz
düzen.
küre-i arz:
yerküre; dünya.
mahiyet-i maneviye:
manevî
özellik, yap›; ruhsal yap›.
makbul:
kabul edilen, geçerli,
sayg›n.
mevcudat:
mevcut olan fleyler;
varl›klar.
muhtelif:
çeflitli
musahhar:
emre verilen, itaat et-
tirilen.
nakfl-› azam:
genifl ve büyük bir
süsleme ve iflleme.
nebatat:
bitkiler.
nokta-i mihrakiye:
hareket nok-
tas›, odak noktas›.
Rahman-› Zülcemal:
sonsuz
merhamet ve flefkatle bütün
varl›klar› r›z›kland›ran s›n›rs›z
güzellik sahibi Allah.
rahmet:
flefkat etme, merha-
met etme, esirgeme.
rububiyet-i ‹lâhiye:
Allah’›n
terbiye edicili¤i.
zemin:
yer, yeryüzü.
sikke-i ehadiyet:
Cenab-› Al-
lah’›n her bir fleyde birli¤ine
delâlet eden mühür.
sikke-i merhamet:
ac›man›n
oldu¤unu gösteren iflaret.
sikke-i rahmet:
rahmet sik-
kesi, Allah’›n rahmet, ac›ma,
esirgeme alâmeti.
sikke-i uzma-i rahmet:
Al-
lah’›n rahmetinin en büyük
damgas›.
sima:
yüz, çehre.
flefaatçi:
af için sebep ve ve-
sile olmas› ümit edilen.
flefkat:
karfl›l›ks›z, safî sevgi
besleme.
tahakkuk:
delil ile ispat edil-
me, gerçekleflme.
taife:
kavim, kabile, tak›m,
hususî bir s›n›f meydana geti-
ren insanlar.
terbiye:
beslemek, yetifltir-
mek, büyütmek.
vazeden:
koyan.
vücut:
varl›k, var olma.
zemin:
yer; yüzey, sat›h.
zevilhayat:
canl›lar, hayat sa-
hipleri.
zîhayat:
hayat sahibi, canl›.
1...,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23 25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,...1482
Powered by FlippingBook