Sözler - page 21

SÖZLER | 21
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
mülâhaza etmek için, gayet genifl bir tasavvur ve ihatal›
bir nazar lâz›m oldu¤undan, güneflin zat›n› unutturma-
mak için, her bir parlak fleyde güneflin zat›n›, aksi vas›-
tas›yla gösteriyor. Ve her parlak fley, kendi kabiliyetince
güneflin cilve-i zatîsiyle beraber ziyas›, harareti gibi has-
salar›n› gösteriyor. Ve her parlak fley, günefli bütün s›fâ-
t›yla, kabiliyetine göre gösterdi¤i gibi; güneflin ziya ve
hararet ve ziyadaki elvan-› seb’a gibi keyfiyatlar›n›n her
birisi dahi, umum mukabilindeki fleyleri ihata ediyor. Öy-
le de,
1
n
¤ r
Yn
’r
G o
?n
ãn
Ÿr
G ! n
h
(temsilde hata olmas›n) ehadiyet ve
samediyet-i ‹lâhiye, her bir fleyde, hususan zîhayatta, hu-
susan insan›n mahiyet âyinesinde bütün esmas›yla bir
cilvesi oldu¤u gibi; vahdet ve vahidiyet cihetiyle dahi,
mevcudat ile alâkadar her bir ismi, bütün mevcudat› iha-
ta ediyor.
‹flte vahidiyet içinde ukulü bo¤mamak ve kalpler Zat-›
Akdes’i unutmamak için, daima vahidiyetteki sikke-i
ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukde-
sini irae eden
p
º« /
M s
ôdG p
ø '
ª r
M s
ôdG $G p
º° r
ùp
H
’dir.
Üçüncü S›r:
fiu hadsiz kâinat› flenlendiren, bilmüfla-
hede, rahmettir. Ve bu karanl›kl› mevcudat› ›fl›kland›ran,
bilbedahe, yine rahmettir. Ve bu hadsiz ihtiyacat içinde
yuvarlanan mahlûkat› terbiye eden, bilbedahe, yine rah-
mettir. Ve bir a¤ac›n bütün heyetiyle meyvesine müte-
veccih oldu¤u gibi, bütün kâinat› insana müteveccih eden
ve her tarafta ona bakt›ran ve muavenetine koflturan,
kâinat:
varl›klar.
keyfiyat
: durumlar, hâller.
lâz›m:
gerekli.
mahiyet:
bir fleyin esas›, yap›l›fl
ve yarat›l›fl maksad›, özellikleri.
mahlûkat:
yarat›klar.
mevcudat:
varl›klar.
muavenet:
yard›m.
mukabilinde:
karfl›l›¤›nda.
mühim:
önemli.
mülâhaza:
iyice düflünüp bir iflin
hakikatini incelemek.
müteveccih:
yönelmifl.
nazar:
bak›fl, düflünme.
nazara vermek:
göz önüne koy-
mak.
rahmet:
flefkat etme, esirgeme.
s›fât:
nitelikler, özellikler.
sikke:
mühür.
sikke-i ehadiyet:
Cenab-› Allah’›n
her bir fleyde birli¤ine delâlet
eden mühür.
s›r:
gizli gerçek.
flenlendirme:
nefleli, sevimli, cofl-
kulu hâle getirme.
tasavvur:
tasar›; tasarlama.
temsilde hata olmas›n:
yanl›fl bir
örnek olmas›n.
terbiye:
beslemek, büyütmek.
ukde:
dü¤üm, ba¤.
ukul:
ak›llar.
umum:
hep, bütün.
vahdet:
birlik.
vahidiyet:
Allah’›n birli¤i.
vas›tas›yla:
arac›l›¤› ile.
yüce:
yüksek ve mükemmel.
zat:
kendi, asl›.
zatî
: kendinden; zata mensup,
kendisine ait; kendiyle alâkal›,
hususî, özel.
Zat-› Akdes:
her türlü kusur ve
noksandan uzak ve pak olan zat,
Allah.
zîhayat:
hayat sahibi; canl› varl›k.
ziya:
›fl›k.
aksi:
yans›mas›.
alâkadar:
ilgili.
âyine:
ayna.
bilbedahe:
apaç›k bir flekilde.
bilmüflahede:
gözle görme
derecesinde.
cihetiyle:
yönüyle, noktas›n-
dan.
cilve:
akis, yans›ma, görüntü.
cilve-i zatî:
kendisinin, cismi-
nin yans›mas›, görüntüsü.
daima:
her zaman.
ehadiyet ve samediyet-i ‹lâ-
hiye:
Allah’›n her bir fleyde
birli¤ini göstermesi ve hiçbir
fleye muhtaç olmay›p, her fle-
yin Ona muhtaç olmas› s›fat›.
elvan-› seb’a:
yedi ana renk.
esma:
isimler.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hararet:
s›cakl›k.
hassa:
özellik.
heyetiyle:
her fleyiyle, bütü-
nüyle.
hususan:
özellikle.
ihata:
içine alma, kavrama.
ihatal›:
her fleyi içine alm›fl
bir flekilde.
ihtiyacat:
gerekli olan fleyler,
ihtiyaçlar.
irae etmek:
göz önüne koy-
mak, göstermek.
kabiliyet:
yetenek, özellik.
1.
En yüce s›fatlar Allah’›nd›r. (Nahl Suresi: 60.)
1...,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20 22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,...1482
Powered by FlippingBook