SÖZLER | 19
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
On Dördüncü Lem’an›n ‹kinci Makam›
[Makam münasebetiyle buraya al›nm›flt›r.]
p
º« /
M s
ôdG p
ø '
ª r
M s
ôdG $G p
º° r
ùp
H
’in binler esrar›ndan alt› s›rr›na
dairdir.
‹
HTAR
:
Besmelenin rahmet noktas›nda parlak bir nuru, sönük ak-
l›ma uzaktan göründü. Onu kendi nefsim için nota suretinde kaydet-
mek istedim ve yirmi otuz kadar s›rlar ile, o nurun etraf›nda bir daire
çevirmek ile avlamak ve zaptetmek arzu ettim. Fakat, maatteessüf,
flimdilik o arzuma tam muvaffak olamad›m; yirmi otuzdan befl alt›ya
indi. “Ey insan!” dedi¤im vakit, nefsimi murat ediyorum. Bu ders
kendi nefsime has iken, ruhen benimle münasebettar ve nefsi nefsim-
den daha hüflyar zatlara, belki medar-› istifade olur niyetiyle, On Dör-
düncü Lem’an›n ‹kinci Makam› olarak, müdakkik kardefllerimin tas-
viplerine havale ediyorum. Bu ders ak›ldan ziyade kalbe bakar; delil-
den ziyade zevke naz›rd›r.
W
n
ø
n
ª r
«n
?° o
S r
ø p
e o
¬ s
f p
G @ l
Ë
p
ôn
c l
ÜÉn
à p
c
s
»n
d p
G n
»p
?r
do
G
u
Ê p
G G o D
ƒn
?n
Ÿr
G É n
¡t
jn
G BÉ n
j r
ân
dÉn
b
1
p
º« /
M s
ôdG p
ø '
ª r
M s
ôdG $G p
º° r
ùp
H o
¬ s
f p
G n
h
fiu makamda birkaç s›r zikredilecektir.
Birinci S›r:
p
º« /
M s
ôdG p
ø '
ª r
M s
ôdG $G p
º° r
ùp
H
’in bir cilvesini flöy-
le gördüm ki: Kâinat simas›nda, arz simas›nda ve insan
simas›nda, birbiri içinde, birbirinin numunesini gösteren
üç sikke-i rububiyet var.
ihtar:
hat›rlatma, ikaz, uyarma,
dikkat çekme.
kâinat:
Allah’›n d›fl›nda var olan
her fley, bütün varl›klar, dünya.
kavim:
insan toplulu¤u.
lem’a:
par›lt›.
maatteessüf:
üzülerek, üzüntüy-
le ifade etmek gerekir ki; ne ya-
z›k ki.
makam:
seviye, konu, nokta.
medar-› istifade:
faydalanmaya
yarayan, faydalan›labilir.
minnet:
iyili¤e karfl› duyulan flü-
kür hissi.
murat etmek:
kastetmek, muha-
tap yapmak.
muvaffak:
baflar›l›.
müdakkik:
inceden inceye dik-
katle araflt›ran.
mühim:
önemli.
münasebet:
iki fley aras›ndaki
uygunluk, yak›nl›k, ba¤l›l›k.
münasebettar:
ilgili, alâkal›, bir
fleye uygun ve yak›n olan.
naz›r:
bakan, yönelen.
nefis:
insan› her türlü kötülü¤e
sevk eden ve yapt›ran duygu;
kendisi.
niyet:
kas›t; kalbin bir fleye yö-
nelmesi.
nota:
ikaz, uyar›, nasihat.
numune:
örnek, misal.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›,
Rahîm:
sonsuz flefkat ve merha-
met sahibi, çok ba¤›fllay›c› olan
Allah.
Rahman:
sonsuz merhamet ve
flefkatle bütün varl›klar› r›z›klan-
d›ran Allah.
rahmet:
flefkat etme, merhamet
etme, esirgeme.
ruhen:
ruh bak›m›ndan.
sadece:
yaln›zca.
s›r:
gizli hakikat.
sikke-i rububiyet:
Allah’›n "ter-
biye edicilik" s›fat›n› gösteren
mühür.
sima:
çehre; yüz.
sure:
Kur'ân-› Kerîm'in 114 bölü-
münden her biri.
suretinde:
fleklinde, tarz›nda.
flükür:
Allah'›n nimetlerine karfl›
memnunluk gösterme.
tasvip:
uygun ve do¤ru bulma.
vakit:
zaman.
zaptetmek:
tutmak.
zat:
kendi, asl›.
zevk:
hofllanma, haz, lezzet.
zikretmek:
söylemek, anlatmak.
ziyade:
fazla, çok.
âl:
sülâle, soy.
Âlemlerin Rabbi:
var alan
tüm âlemleri ve içindekileri
var edip bakan ve büyüten,
sevk ve idare eden Allah.
arz:
dünya, yer; yeryüzü.
arzu:
istek.
asa:
de¤nek.
besmele:
Allah'›n ad› ve izni
ile bafllama; her hay›rl› fleyin
bafl›.
cilve:
görünme, akis, yans›-
ma.
dair:
ait, ilgili.
delil
: bilinmeyeni keflfetmek
veya bilinenin do¤rulu¤unu
göstermek için vas›ta olarak
kullan›lan husus.
ebed:
sonsuzluk.
esrar:
bilinmeyen fleyler; gizli
hikmetler ve manalar.
ezel:
bafllang›c› belli olma-
yan, öncesizlik.
hamd:
Allah'a flükretme, Onu
övme.
has:
özel, hususî, mahsus.
havale:
bir ifli veya bir fleyi
baflka birisine b›rakma, ›s-
marlama.
hüflyar:
uyan›k, ak›ll›.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’›n ad›yla. • Belk›s, “Ey kavmimin ileri gelenleri,” dedi. “Bana
mühim bir mektup b›rak›ld›. • Süleyman’dan geliyor ve Rahman ve Rahîm olan Allah’›n ad›y-
la bafll›yor.” (Neml Suresi: 29-30.)
]
Bu Risale, 1933’te Barla’da
Türkçe olarak telif edilmifltir.