adil:
adaletli.
ahz- asker:
asker alm.
akraba:
yakn.
aksetmek:
fl¤n bir yere vur-
mas, yansmak; yaylmak.
asar- terakkiyat:
ilerleme,
geliflme eserleri.
bahtiyar:
bahtl, mutlu.
baflbozuk:
düzensiz.
bâtn:
iç yüz.
bedbaht:
kötü bahtl, mutsuz.
bedel:
karfllk.
Cehennemî:
Cehennem gibi.
cezbe:
Allah zikredip, Allah
sevgisiyle kendinden geçer
bir hâle gelme.
divane:
deli.
dost:
sevilen insan.
ecel:
her mahlûkun ve canl-
nn Allah tarafndan takdir
edilen ölüm vakti.
elem:
sknt, ac.
evvelki:
önceki.
fask:
günahkâr, günaha gi-
ren.
firak:
ayrlk.
gafil:
iyi düflünmeyen.
SÖZLER | 33
KNC
S
ÖZ
iyi adam, girdi¤i memlekette bir umumî flenlik görüyor.
Her tarafta bir sürur, bir flehrayin, bir cezbe ve nefle için-
de zikirhaneler
Herkes ona dost ve akraba görünür.
Bütün memlekette yaflasnlar ve teflekkürler ile bir terhi-
sat- umumiye flenli¤i görüyor. Hem tekbir ve tehlil ile
mesrurâne ahz- asker için bir davul, bir musiki sesi ifliti-
yor. Evvelki bedbahtn hem kendi, hem umum halkn ele-
mi ile müteellim olmasna bedel, flu bahtiyar hem kendi,
hem umum halkn süruru ile mesrur ve müferrah olur.
Hem güzelce bir ticaret eline geçer; Allaha flükreder.
Sonra döner, öteki adama rast gelir, hâlini anlar. Ona
der: Yahu, sen divane olmuflsun. Batnndaki çirkinlikler,
zahirine aksetmifl olmal ki, gülmeyi a¤lamak, terhisat
soymak ve talan etmek tevehhüm etmiflsin. Akln bafl-
na al, kalbini temizle. Tâ flu musibetli perde senin naza-
rndan kalksn. Hakikati görebilesin. Zira nihayet derece-
de adil, merhametkâr, raiyetperver, muktedir, intizam-
perver, müflfik bir melikin memleketi, hem bu derece
göz önünde asar- terakkiyat ve kemalât gösteren bir
memleket, senin vehminin gösterdi¤i surette olamaz.
Sonra o bedbahtn akl baflna gelir, nedamet eder:
Evet, ben iflretten divane olmufltum. Allah senden ra-
z olsun ki, Cehennemî bir hâletten beni kurtardn der.
Ey nefsim! Bil ki, evvelki adam kâfirdir veya fask ga-
fildir. fiu dünya onun nazarnda bir matemhane-i umumi-
yedir. Bütün zîhayat firak ve zeval sillesiyle a¤layan ye-
timlerdir. Hayvan ve insan ise, ecel pençesiyle parça-
lanan kimsesiz baflbozuklardr. Da¤lar ve denizler gibi
hakikat:
gerçek.
hâl:
durum.
hâlet:
hâl, durum.
intizamperver:
tertip ve düzeni
çok seven.
iflret:
içki içme.
kâfir:
dinsiz.
kemalât:
mükemmellikler.
matemhane-i umumiye:
herke-
sin yas tuttu¤u bir yer.
melik:
mülk sahibi, ülke sahibi;
padiflah.
memleket:
yaflanlan flehir, yurt.
merhametkâr:
merhamet eden.
mesrur:
sevinçli.
mesrurâne:
sevinçli bir flekilde.
muktedir:
kuvvetli, güç sahibi.
musibet:
belâ, bafla gelen ac du-
rumlar.
musiki:
güzel sesler.
müferrah:
rahat.
müflfik:
flefkatli.
müteellim:
üzüntülü ve skntl;
ac çeken.
nazar:
bakfl, düflünme.
nedamet:
piflmanlk.
nefis:
kendi, flahs.
nefle:
sevinç.
nihayet:
son.
pençe:
etkisinden kurtulmak im-
kânsz olan güç.
raiyetperver:
halkn seven ve
onlar iyi idare eden.
rast gelmek:
karfllaflmak, rastla-
mak.
raz olmak:
hoflnut olmak.
sille:
tokat.
suret:
biçim, flekil.
sürur:
nefle, sevinç.
flehrayin:
panayr yeri.
flükretme:
Allahn nimetlerine
karfl memnunluk gösterme.
talan etme:
ya¤malama.
tehlil:
Lâ ilâhe illallah sözünün
tekrar edilmesi.
tekbir:
Allah en büyüktür ma-
nasna gelen Allahü Ekber keli-
mesini söyleme.
terhisat:
terhisler, serbest brak-
malar.
terhisat- umumiye:
genel sal-
verilme, serbest braklma.
teflekkür:
yaplan bir iyili¤e karfl
duyulan hoflnutlu¤u anlatmak.
tevehhüm:
yok olan var zannet-
mekle, kuruntuya kaplmak.
ticaret:
alm ve satm sonucu el-
de edilen kazanç.
umum:
hep, bütün; umumî: ge-
nel, tamam.
vehim:
belirsiz ve manasz korku.
yetim:
babas ölmüfl çocuk.
zahir:
dfl yüz.
zeval:
sona erme, yok olma.
zîhayat:
hayat sahibi.
zikirhane:
Allahn zikredildi¤i
yer.