36 | SÖZLER
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
O iki asker, o muarrif adam›n sözünü dinledikten son-
ra, flu bahtiyar nefer sa¤a gider. Bir batman a¤›rl›¤› om-
zuna ve beline yükler. Fakat kalbi ve ruhu binler batman
minnetlerden ve korkulardan kurtulur. Öteki bedbaht ne-
fer ise, askerli¤i b›rak›r. Nizama tâbi olmak istemez; so-
la gider. Cismi bir batman a¤›rl›ktan kurtulur. Fakat kal-
bi binler batman minnetler alt›nda ve ruhu hadsiz korku-
lar alt›nda ezilir. Hem herkese dilenci, hem her fleyden,
her hâdiseden titrer bir surette gider. Tâ mahall-i maksu-
da yetiflir. Orada, asi ve kaçak cezas›n› görür.
Askerlik nizam›n› seven, çanta ve silâh›n› muhafaza
eden ve sa¤a giden nefer ise, kimseden minnet almaya-
rak, kimseden havf etmeyerek, rahat-› kalp ve vicdan ile
gider. Tâ, o matlûp flehre yetiflir. Orada, vazifesini güzel-
ce yapan bir namuslu askere münasip bir mükâfat görür.
‹flte ey nefs-i serkefl! Bil ki: O iki yolcu, biri mutî-i ka-
nun-u ‹lâhî, birisi de asi ve hevaya tâbi insanlard›r.
O yol ise, hayat yoludur ki, âlem-i ervahtan gelip, ka-
birden geçer, ahirete gider.
O çanta ve silâh ise ibadet ve takvad›r. ‹badetin, çen-
dan, zahirî bir a¤›rl›¤› var. Fakat, manas›nda öyle bir ra-
hatl›k ve hafiflik var ki, tarif edilmez. Çünkü, âbid, nama-
z›nda der:
1
*G s
’ p
G n
¬
n
d p
G
n
B’ r
¿n
G o
ó n
¡ r
°Tn
G
. Yani, “Hâl›k ve Rezzak
Ondan baflka yoktur. Zarar ve menfaat Onun elindedir.
2
O hem Hakîm’dir, abes ifl yapmaz; hem Rahîm’dir, ihsa-
n›, merhameti çoktur” diye itikat etti¤inden, her fleyde
abes:
faydas›z, bofl ve manas›z.
âbid:
ibadet eden.
ahiret:
k›yametten sonra kurula-
cak olan âlem, ikinci hayat.
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi.
asi:
isyan eden, isyankâr.
bahtiyar:
bahtl›, mes’ut.
batman:
yaklafl›k sekiz kilo karfl›-
l›¤› eski bir a¤›rl›k ölçüsü.
bedbaht:
kötü bahtl›, mutsuz.
ceza:
karfl›l›k.
cisim:
beden, vücut.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
hâdise:
olay.
hadsiz:
s›n›rs›z.
Hakîm:
her fleyi son derece mü-
kemmel ve sonsuz faydalarla ya-
pabilen sonsuz bilgi sahibi Allah.
Hâl›k:
yarat›c›; her fleyi yoktan
var eden Allah.
havf etme:
korkma.
heva:
istek, nefsin arzusu.
ibadet:
Allah'›n emirlerini yerine
getirme; kulluk vazifesi.
ihsan:
ba¤›flta bulunmak.
itikat etme:
gönülden tasdik
ederek inanma.
kabir:
mezar.
mahall-i maksut:
var›lmak iste-
nen yer.
mana:
anlam.
matlûp:
talep edilen, istenen.
menfaat:
fayda.
merhamet:
flefkat göstermek;
korumak, iyilik etmek.
minnet:
iyili¤e karfl› duyulan flü-
kür hissi.
muarrif:
tarif eden, bildiren.
muhafaza:
koruma.
mutî-i kanun-u ‹lâhî:
‹lâhî kanu-
na itaat eden, uyan.
mükâfat:
ödül.
münasip:
uygun, yak›fl›r, yarafl›r.
namaz:
‹slâm›n flartlar›ndan biri.
namuslu:
kanunlara uyan; güzel
ahlâkl›.
nefer:
asker, er.
nefs-i serkefl:
isyan eden bafl›bo-
zuk nefis.
nizam:
düzen, disiplin.
rahat-› kalp ve vicdan:
kalp
ve vicdan huzuru.
Rahîm:
sonsuz flefkat ve
merhamet sahibi, çok ba¤›fl-
lay›c› olan Allah.
Rezzak:
bütün yarat›lm›fllar›n
r›zk›n› veren Allah.
ruh:
as›l, cevher.
surette:
flekilde, biçimde.
flahadet:
tan›kl›k.
tâbi olmak:
uymak, itaat et-
mek, ba¤l› olmak.
takva:
Allah'›n yasak etti¤i
fleylerden, yani günahlardan
korunmak.
tarif etmek:
anlat›p, tan›mla-
mak.
vazife: ödev.
zahirî:
görünüflte, maddî ba-
k›mdan.
1.
fiahadet ederim ki, Allah’tan baflka hiçbir ilâh yoktur. (Bakara Suresi: 102; Âl-i ‹mran Sure-
si: 26; Nisâ Suresi: 26; Maide Suresi: 79; v.d.)
2
. Bkz. Bakara Suresi: 102; Âl-i ‹mran suresi: 26; Nisâ Suresi: 79; Maide Suresi: 76; En'am Sure-
si: 71; A'raf Suresi: 188; Tevbe Suresi: 51; Yunus Suresi: 18; Ra'd Suresi: 16; Tâhâ Suresi: 89; v.d.