SÖZLER | 41
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
yolu mütefavit derecede katederler. Bir k›s›m ehl-i takva,
berk gibi, bin senelik yolu bir günde keser. Bir k›sm› da,
hayal gibi, elli bin senelik bir mesafeyi bir günde kateder.
Kur’ân-› Azîmüflflan flu hakikate iki ayetiyle iflaret eder.
1
O bilet ise namazd›r. Bir tek saat, befl vakit namaza
abdestle kâfi gelir. Acaba, yirmi üç saatini flu k›sac›k ha-
yat-› dünyeviyeye sarf eden ve o uzun hayat-› ebediyeye
bir tek saatini sarf etmeyen ne kadar zarar eder, ne ka-
dar nefsine zulmeder, ne kadar hilâf-› ak›l hareket eder!
Zira, bin adam›n ifltirak etti¤i bir piyango kumar›na yar›
mal›n› vermek, ak›l kabul ederse—hâlbuki, kazanç ihti-
mali binde birdir–sonra yirmi dörtten bir mal›n› yüzde
doksan dokuz ihtimal ile kazanc› musaddak bir hazine-i
ebediyeye vermemek, ne kadar hilâf-› ak›l ve hikmet ha-
reket etti¤ini, ne kadar ak›ldan uzak düfltü¤ünü kendini
âk›l zanneden adam anlamaz m›?
Hâlbuki, namazda ruhun, kalbin, akl›n büyük bir raha-
t› vard›r. Hem, cisme de o kadar a¤›r bir ifl de¤ildir.
Hem, namaz k›lan›n di¤er mübah dünyevî amelleri, gü-
zel bir niyet ile ibadet hükmünü al›r. Bu surette bütün
sermaye-i ömrünü ahirete mal edebilir. Fânî ömrünü bir
cihette ibka eder.
®
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
berk:
flimflek.
Cebrail:
Dört büyük melekten,
vahiy indirmekle görevli olan›.
cihet:
yön, taraf.
derece:
seviye, mertebe.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehl-i takva:
Allah’tan korkan,
emirlerine ba¤l› olan dindar kim-
seler.
fânî:
geçici, sonu olan.
hadis:
Peygamber Efendimizin
genel kural de¤erindeki söz ve
davran›fllar›.
hakikat:
gerçek.
hayal gibi:
çok sür’atli yol alan.
hayat-› dünyeviye:
dünya haya-
t›.
hayat-› ebediye:
sonsuz hayat.
hazine-i ebediye:
ebedî hazine;
Cennet.
hikmet:
‹lâhî gaye.
hilâf-› ak›l:
akla ters.
hükmünü alma:
de¤erini alma.
ibadet:
kulluk vazifesi.
ibka:
bâkîlefltirme, sonsuzlaflt›r-
ma.
ihtimal:
mümkün olma; olabilir-
lik.
iman:
Resul-i Ekremin tebli¤ etti-
¤i inan›lmas› gerekli esaslar› ka-
bul etme.
iflaret:
hat›rlatma, bildirme.
ifltirak:
ortakl›k.
kâfi:
yeterli.
katetmek:
afl›p geçmek.
k›s›m:
bölüm, kesim.
Kur’ân-› Azîmüflflan:
flan› yüce
Kur’ân.
mal:
dünyada sahip olunan fley-
ler; zaman.
mesafe:
uzakl›k.
musaddak:
tasdik ile do¤rulanan.
mübah:
yeme, içme, yürüme gibi
günlük davran›fllar.
mütefavit:
çeflitli.
namaz:
‹slâm›n befl emrinden bi-
risi.
nefis:
kifliyi, her zaman kötülü¤e
götürmeye zorlayan duygu; ken-
disi.
Rahîm:
“sonsuz flefkat ve merha-
met sahibi, çok ba¤›fllay›c› olan”
anlam›nda Allah’›n bir ismi.
Rahman:
“sonsuz merhamet ve
flefkatle bütün varl›klar› r›z›klan-
d›ran” anlam›nda Allah’›n bir ismi.
sarf:
harcama.
sermaye-i ömür:
ömür sermaye-
si.
surette:
flekilde.
tedbir:
idare, çekip çevirme.
zulmetmek:
haks›zl›k etmek.
abdest:
namaz ve sair ibadet-
ler öncesinde yap›lan temiz-
lik.
ahiret:
k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem, öte dünya.
âk›l:
ak›ll›.
amel:
fiil, ifl, emek.
arfl:
gö¤ün en üst tabakas›.
arzedilme:
sunulma.
1.
Bkz. Secde Suresi 5 ve Mearic Suresi 4. âyetler:
“O, göklerden yere kadar her ifli yerli yerince tedbir ve idare eder. Sonra bütün ifller, sizin
gününüzle bin sene kadar uzun olan k›yamet gününde Ona arz edilir.” (Secde Suresi: 5.)
“Melekler ve Cebrail, elli bin sene uzunlu¤unda bir gün olan k›yamet gününde, Allah’›n em-
rini almak üzere Arfla yükselirler.” (Mearic Suresi: 4.)