Sözler - page 213

‹flte, ey nefsim! Hayat›n›n böyle ulvî gayata mütevec-
cih oldu¤u ve flöyle k›ymetli hazineleri cami oldu¤u hâl-
de, hiç ak›l ve insafa lây›k m›d›r ki, hiç ender hiç olan
muvakkat huzuzat-› nefsaniyeye, geçici lezaiz-i dünyevi-
yeye sarf edip zayi edersin. E¤er zayi etmemek istersen,
geçen temsil ve hakikate remzeden
@Én
¡«
s
?n
L Gn
Pp
G p
QÉn
¡s
ædGn
h @ É n
¡ '
«?n
J Gn
Pp
G p
ôn
ªn
? r
dGn
h @ Én
¡« '
ëo
°Vn
h ¢p
ùr
ªs
°ûdGn
h
@Én
¡«'
ën
W Én
en
h ¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h@É n
¡ '
«æn
H Én
en
h p
ABÉ n
ª s
°ùdGn
h@Én
¡«'
°ûr
¨n
j Gn
Pp
G p
? r
« s
dGn
h
r
øn
e n
ín
?r
an
G r
ón
b @ Én
`¡j '
ƒr
?n
Jn
hÉn
gn
Qƒo
éo
a Én
¡n
ªn
¡ r
dn
Én
a @ Én
¡j
s
ƒn
°S Én
en
h ¢m
ùr
Øn
fn
h
1
@ Én
¡«
s
°Sn
O r
øn
e n
ÜÉn
N r
óbn
h @ Én
¡«
s
cn
R
suresindeki kasem ve cevab-› kasemi düflünüp amel et.
p
Is
ƒo
Ñ t
ædG p
êr
ôo
H p
ôn
ªn
bn
h p
á n
dÉn
°Su
ôdG p
ABÉ n
ª n
°S ¢ p
ùr
ªn
°T n
¤n
Y r
º u
?°n
Sn
h u
?n
°U s
ºo
¡
s
?dn
G
n
Ú/
æ p
erD
ƒo
Ÿr
G p
ºn
Mr
QGn
h Én
ær
ªn
Mr
QGn
h p
án
jGn
óp
¡ r
dG p
?ƒo
éo
f /
¬p
HÉn
ër
°Un
Gn
h /
¬p
d'
G = '
¤n
Yn
h
2
r
Ú/
e'
G r
Ú/
e'
G r
Ú/
e'
G p
äÉn
æp
erD
ƒ o
Ÿr
Gn
h
®
SÖZLER | 213
O
N
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
âl:
aile, Peygamberimizin aile
fertleri.
amel et:
iflle, davran.
âmin:
Yâ rabbi! Öyle olsun, kabul
eyle!
Ashap:
Sahabeler.
burç:
tak›m y›ld›zlar; y›ld›z grup-
lar›.
cami:
kapsay›c›, toplay›c›.
cevab-› kasem:
yeminin cevab›.
ender:
az, nadir.
ene:
ben.
gayat:
amaçlar.
hadis-i kudsî:
manas› Peygam-
berimize ilham edilen, sözü Pey-
gamberimize ait olan hadis.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hiç ender hiç:
hiç içinde hiç.
huzuzat-› nefsaniye:
nefsin hofl-
land›¤› fleyler.
hüsran:
zarar, ziyan.
ilham:
kalbe do¤ma.
insaf:
hakkaniyet ölçülerine göre
tolerans; hoflgörü.
intizam:
düzgün olma, düzen.
kasem:
yemin.
lezaiz-i dünyeviye:
dünyaya ait
lezzet.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek.
muvakkat:
geçici.
müteveccih:
yönelme.
nübüvvet:
peygamberlik.
remiz:
iflaret.
risalet:
elçilik, peygamberlik.
salât:
dua.
sarf etmek:
harcamak, kullan-
mak.
selâm:
selâmet, esenlik.
sema:
gökyüzü.
temsil:
örnek, misal.
ulvî:
yüce.
zayi etmek:
kaybetmek.
1.
Yemin olsun günefle ve ayd›nl›¤›na. • Ve onu takip eden aya. • Ve onu gösteren güne. •
Ve onu örten geceye. • Ve gökyüzüne ve onu bina edene. • Ve yeryüzüne ve onu yay›p dö-
fleyene. • Ve insana ve onu intizamla yaratana. • Sonra da ona kötülü¤ü bildirip ondan sa-
k›nmay› ilham edene. • Nefsini günahlardan ar›nd›ran kurtulufla ermifltir. • Nefsini günaha
dald›ran da hüsrana düflmüfltür. (fiems Suresi: 1-10.)
2.
Allah’›m, risalet semas›n›n günefli, nübüvvet burcunun ay› olan yüce Peygambere (a.s.m.),
onun hidayet y›ld›zlar› olan Âl ve Ashab›na salât ve selâm eyle. Bize, erkek ve kad›n mü’min-
lere merhamet et. Âmin, âmin, âmin.
1...,203,204,205,206,207,208,209,210,211,212 214,215,216,217,218,219,220,221,222,223,...1482
Powered by FlippingBook