bir velî der:
»
pq
H n
Q r
øn
Y »/
Ñr
?n
b »/
æ n
Ks
ón
M
Yani, “
Kalbim benim
Rabbimden haber veriyor
.” Demiyor: “Rabbülâle-
mîn’den haber veriyor.” Hem der: “Kalbim, Rabbimin
âyinesidir, arfl›d›r.” Demiyor: “Rabbülâlemîn’in arfl›d›r.”
Çünkü, kabiliyeti miktar›nca ve yetmifl bine yak›n hicap-
lar›n nispet-i ref’i derecesinde, mazhar-› hitap olabilir.
‹flte, bir padiflah›n saltanat-› uzmas› haysiyetiyle ç›kan
ferman›, adî bir adamla cüz’î bir mükâlemesinden ne ka-
dar yüksek ve âlî ise ve gökteki güneflin feyzinden istifa-
de, âyinedeki aksinin cilvesinden istifadeden ne derece
çok ve faik ise, Kur’ân-› Azîmüflflan dahi o nispette bü-
tün kelâmlar›n ve hep kitaplar›n fevkindedir.
Kur’ân’dan sonra, ikinci derecede kütüb-ü mukaddese
ve suhuf-u semaviyenin, dereceleri nispetinde, tefevvuk-
lar› vard›r. O s›rr-› tefevvuktan hissedard›rlar. E¤er bütün
cin ve insan›n Kur’ân’dan tereflfluh etmeyen bütün güzel
sözleri toplansa, yine Kur’ân’›n mertebe-i kudsiyesine
yetiflip, tanzir edemez. E¤er Kur’ân’›n ‹sm-i Azamdan ve
her ismin azaml›k mertebesinden geldi¤ini bir parça
fehmetmek istersen, Ayete’l-Kürsî
1
ve ayet-i
2
p
Ör
«n
¨ r
dG o
í p
JÉn
Øn
e o
?n
ór
æp
Yn
h
ve ayet-i
3
p
?r
? o
Ÿr
G n
?p
dÉn
e -G p
?o
b
ve ayet-i
n
?ƒ o
é t
ædGn
h n
ôn
ªn
? r
dGn
h ¢n
ùr
ªs
°ûdGn
h Ék
ã«/
ãn
M o
¬o
Ño
? r
£n
j n
QÉn
¡s
ædG n
? r
« s
dG ?p
ûr
¨o
j
4
/
?p
ôr
en
Ép
H m
äGn
ôs
în
°ù o
e
ve ayet-i
5
»/
©p
?r
bn
G o
ABÉ n
ªn
°SÉn
jn
h p
?n
ABÉ n
e »/
© n
?r
HG ¢o
Vr
Qn
G BÉ n
j
adî:
normal, s›radan.
âlî:
yüce, yüksek.
arfl:
taht.
Ayete’l-Kürsî:
Allah’›n varl›¤›n-
dan ve bir k›s›m mühim s›fatlar›n-
dan bahseden Bakara Suresinin
255. ayeti.
âyine:
ayna.
azam:
büyük.
cin:
gözle görülmez lâtif cisimler-
den ibaret bir yarat›k.
cüz’î:
küçük, parça.
faik:
üstün.
fehim:
anlay›fl.
ferman:
buyruk.
fevk:
üstünde.
feyiz:
bereket, bolluk.
haysiyet:
özellik, itibar.
hicap:
perde, örtü.
hissedar:
hisse sahibi.
‹sm-i Azam:
Cenab-› Hakk›n bin
bir isminden en büyük ve mana-
ca di¤er isimleri kuflatm›fl olan
gizli ismi.
istifade:
fayda, yarar.
kabiliyet:
yetenek
kelâm:
söz, konuflma.
Kur’ân-› Azîmüflflan:
flan ve flere-
fi yüce olan Kur’ân.
kütüb-ü mukaddes:
mukaddes
kitaplar.
mazhar-› hitap:
muhatap al›nma,
muhatap kabul edilme.
mertebe:
derece, rütbe.
mertebe-i kudsiye:
yüce derece,
yüksek mertebe.
mükâleme:
konuflma.
nispet:
oran.
nispet-i ref:
hükümsüz b›rak-
ma oran›.
saltanat-› uzma:
en büyük
hükümdarl›k.
s›rr-› tefevvuk:
üstün olma-
n›n s›rr›.
suhuf-u semaviye:
semavî
sahifeler.
tanzir etmek:
benzerini yap-
mak.
tefevvuk:
üstün olma, üstün
gelme.
tereflfluh:
s›zma, s›z›nt› yap-
ma.
velî:
evliya. Allah dostu.
1.
Bakara Suresi: 255.
2.
Gayb›n anahtarlar› da Allah’›n indindedir. (En’am Suresi: 59.)
3.
De ki: Ey mülkün hakikî sahibi olan Allah’›m! (Âl-i ‹mran Suresi: 26.)
4.
O gündüzü, pefli s›ra kovalayan gece ile örter. O, günefli, ay› ve y›ld›zlar› da emrine boyun
e¤mifl olarak yaratt›. (A’raf Suresi: 54.)
5.
Ey yer, suyunu yut! Ey gök sen de suyunu tut! (Hûd Suresi: 44.)
222 | SÖZLER
O
N
‹
K‹NC‹
S
ÖZ