SÖZLER | 219
O
N
KNC
S
ÖZ
mahsus hikmet, Kurânn hikme-
ti.
hissiyat- ulviye:
yüce duygular.
imdat:
yardm.
incizap:
kaplma, ba¤lanma.
ittifak:
ortak bir gayede anlaflma.
kâfi:
yeterli.
kelâm:
sözler.
kelimat- lâhîye:
lâhî sözler, ke-
limeler.
kemalât:
mükemmellikler.
kemalât- insaniye:
insana ait ol-
gunluklar.
maâliyat:
yüksek ve derin fikir-
ler.
menfaat:
fayda, kâr.
menfi milliyet:
rkçlk.
nokta-i istinat:
dayanak noktas.
rabta:
ba¤.
rabta-i dinî ve snfî ve vatanî:
din, snf ve vatan ba¤.
rza-i lâhî:
Allah rzas.
saadet:
mutluluk.
saadet-i dâreyn:
dünya ve ahiret
mutlulu¤u.
selp olmak:
ortadan kalkmak.
semerat:
verim, kâr, fayda.
set:
engel.
sevk:
yollama, ulafltrma.
snfî:
sosyal tabakalarla ilgili.
flen:
icap, gerek.
tatmin:
doyurma.
tecavüz:
haddini aflma, söz ve
harekette ileri gitme, saldrma,
sataflma.
tecavüzat:
saldrlar, tecavüzler.
temsil:
kyaslama tarznda ben-
zetme.
tesanüt:
dayanflma.
teflvik:
heveslendirmek.
tezyit:
ço¤alma, artrma.
uhuvvet:
kardefllik.
unsuriyet:
rkçlk.
vatanî:
vatana ait.
bedel:
karfllk.
cemaat:
topluluk, toplum.
cihet-i tefevvuk:
üstünlük
yönü.
cihet-i ulviyet:
üstün taraf.
düstur-u cidal:
mücadele ve
kavga prensibi.
düstur-u teavün:
yardmlafl-
ma prensibi.
fazilet:
manevî de¤er ve üs-
tünlük.
gayat:
gayeler, amaçlar.
gaye:
amaç, hedef.
hacat- befleriye:
insanî ihti-
yaçlar.
hak:
do¤ru, gerçek.
hevesat- nefsaniye:
nefsi is-
tek ve arzular, nefse ait istek-
ler.
hikmet:
her fleyin belirli ga-
yelere yönelik olarak, manal,
faydal ve tam yerli yerinde
olmas.
hikmet-i Kurâniye:
Kurâna
unsuriyet, menfi milliyeti tutar. Semerat ise, heve-
sat- nefsaniyeyi tatmin ve hacat- befleriyeyi tezyittir.
Hâlbuki, kuvvetin fleni tecavüzdür. Menfaatin fleni,
her arzuya kâfi gelmedi¤inden, üstünde bo¤uflmaktr.
Düstur-u cidalin fleni çarpflmaktr. Unsuriyetin fleni,
baflkasn yutmakla beslenmek oldu¤undan, teca-
vüzdür. flte bu hikmettendir ki, beflerin saadeti selp ol-
mufltur.
Amma hikmet-i Kurâniye ise
, nokta-i istinad, kuvve-
te bedel hakk kabul eder. Gayede menfaate bedel fa-
zilet ve rza-i lâhîyi kabul eder. Hayatta düstur-u cidal
yerine düstur-u teavünü esas tutar. Cemaatlerin rabta-
larnda unsuriyet, milliyet yerine rabta-i dinî ve snfî ve
vatanî kabul eder. Gayat, hevesat- nefsaniyenin teca-
vüzatna set çekip ruhu maâliyata teflvik ve hissiyat- ul-
viyesini tatmin eder ve insan kemalât- insaniyeye sevk
edip insan eder.
Hakkn fleni ittifaktr. Faziletin fleni tesanüttür.
Düstur-u teavünün fleni birbirinin imdadna yetiflmek-
tir. Dinin fleni uhuvvettir, incizaptr. Nefsi gemle-
mekle ba¤lamak, ruhu kemalâta kamçlamakla serbest
brakmann fleni saadet-i dâreyndir.
DÖRDÜNCÜ ESAS
Kurânn, bütün kelimat- lâhiye içinde cihet-i ulviye-
tini ve bütün kelâmlar üstünde cihet-i tefevvukunu anla-
mak istersen, flu iki temsile bak.