Sözler - page 220

•
Birincisi
: Bir sultan›n iki çeflit mükâlemesi, iki tarz-
da hitab› vard›r.
Birisi
; adî bir raiyet ile, cüz’î bir ifl için,
hususî bir hacete dair, has bir telefonla konuflmakt›r.
Di-
¤eri
; saltanat-› uzma ünvan›yla ve hilâfet-i kübra nam›y-
la ve hâkimiyet-i amme haysiyetiyle, evamirini etrafa ne-
flir ve teflhir maksad›yla, bir elçisiyle veya büyük bir me-
muruyla konuflmakt›r ve haflmetini izhar eden ulvî bir
fermanla mükâlemedir.
•
‹kinci Temsil
: Bir adam, elinde, bir âyineyi günefle
karfl› tutar; o âyine miktar›nca bir ›fl›k ve yedi rengi ca-
mi’ bir ziya al›r. O nispetle, güneflle münasebettar olur,
sohbet eder ve o ›fl›kl› âyineyi karanl›kl› hanesine veya
dam alt›ndaki ba¤›na tevcih etse, güneflin k›ymeti nispe-
tinde de¤il, belki o âyinenin kabiliyeti miktar›nca istifade
edebilir. Di¤eri ise, hanesinden veya ba¤›n›n dam›ndan
genifl pencereler açar, gökteki günefle karfl› yollar yapar.
Hakikî güneflin daimî ziyas›yla sohbet eder, konuflur ve
lisan-› hâl ile böyle minnettarâne bir sohbet eder. Der:
“Ey yeryüzünü ›fl›¤›yla yald›zlayan ve bütün çiçeklerin yü-
zünü güldüren dünya güzeli ve gök nazdar› olan nazenin
günefl! Onlar gibi benim haneci¤imi ve bahçeci¤imi ›s›n-
d›rd›n, ›fl›kland›rd›n.” Hâlbuki, âyine sahibi böyle diye-
mez. O kay›t alt›ndaki güneflin aksi ise, âsâr› mahduttur;
o kayda göredir.
‹flte bu iki temsilin dürbünüyle Kur’ân’a bak; tâ ki, i’ca-
z›n› göresin ve kudsiyetini anlayas›n.
adî:
s›radan.
akis:
›fl›k veya sesin bir yerde gö-
rünmesi.
âsâr:
eserler.
âyine:
ayna.
cami:
kapsayan.
cüz’î:
küçük.
dürbün:
uza¤› gösteren alet.
evamir:
emirler.
ferman:
emir, buyruk.
hacet:
ihtiyaç.
hâkimiyet-i amme:
egemenlik,
genel hâkimiyet.
has:
hususî, özel.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik.
haysiyet:
itibar, özellik.
hilâfet-i kübra:
insan›n yeryü-
zünde temsil etti¤i manevî görev.
hususî:
özel.
i’caz:
mu’cizelik özelli¤i.
istifade etmek:
faydalanmak.
izhar:
a盤a vurma.
kabiliyet:
kapasite.
kudsiyet:
kusur ve noksan-
l›ktan yücelik, kutsall›k.
lisan-› hâl:
hâl dili.
mahdut:
s›n›rlanm›fl.
maksat:
istenilen fley.
minnettarâne:
minnetli bir
flekilde.
mükâleme:
konuflma.
münasebettar:
iliflkili, ba¤-
lant›l›.
nazdar:
nazl›.
nazenin:
nazl›, cilveli.
neflir:
yayma.
nispet:
oran.
raiyet:
vatandafl, halk.
saltanat-› uzma:
en büyük
hükümdarl›k.
sohbet:
karfl›l›kl› hoflça ko-
nuflma.
tarz:
flekil.
temsil:
temsil, örnek.
teflhir:
ilân etme, duyurma.
tevcih:
yöneltme.
ulvî:
yüksek, yüce.
ünvan:
isim, lâkap.
yald›z:
parlakl›k.
ziya:
›fl›k.
220 | SÖZLER
O
N
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,210,211,212,213,214,215,216,217,218,219 221,222,223,224,225,226,227,228,229,230,...1482
Powered by FlippingBook