Birincisi
: Bir sultann iki çeflit mükâlemesi, iki tarz-
da hitab vardr.
Birisi
; adî bir raiyet ile, cüzî bir ifl için,
hususî bir hacete dair, has bir telefonla konuflmaktr.
Di-
¤eri
; saltanat- uzma ünvanyla ve hilâfet-i kübra namy-
la ve hâkimiyet-i amme haysiyetiyle, evamirini etrafa ne-
flir ve teflhir maksadyla, bir elçisiyle veya büyük bir me-
muruyla konuflmaktr ve haflmetini izhar eden ulvî bir
fermanla mükâlemedir.
kinci Temsil
: Bir adam, elinde, bir âyineyi günefle
karfl tutar; o âyine miktarnca bir flk ve yedi rengi ca-
mi bir ziya alr. O nispetle, güneflle münasebettar olur,
sohbet eder ve o flkl âyineyi karanlkl hanesine veya
dam altndaki ba¤na tevcih etse, güneflin kymeti nispe-
tinde de¤il, belki o âyinenin kabiliyeti miktarnca istifade
edebilir. Di¤eri ise, hanesinden veya ba¤nn damndan
genifl pencereler açar, gökteki günefle karfl yollar yapar.
Hakikî güneflin daimî ziyasyla sohbet eder, konuflur ve
lisan- hâl ile böyle minnettarâne bir sohbet eder. Der:
Ey yeryüzünü fl¤yla yaldzlayan ve bütün çiçeklerin yü-
zünü güldüren dünya güzeli ve gök nazdar olan nazenin
günefl! Onlar gibi benim haneci¤imi ve bahçeci¤imi sn-
drdn, flklandrdn. Hâlbuki, âyine sahibi böyle diye-
mez. O kayt altndaki güneflin aksi ise, âsâr mahduttur;
o kayda göredir.
flte bu iki temsilin dürbünüyle Kurâna bak; tâ ki, ica-
zn göresin ve kudsiyetini anlayasn.
adî:
sradan.
akis:
flk veya sesin bir yerde gö-
rünmesi.
âsâr:
eserler.
âyine:
ayna.
cami:
kapsayan.
cüzî:
küçük.
dürbün:
uza¤ gösteren alet.
evamir:
emirler.
ferman:
emir, buyruk.
hacet:
ihtiyaç.
hâkimiyet-i amme:
egemenlik,
genel hâkimiyet.
has:
hususî, özel.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik.
haysiyet:
itibar, özellik.
hilâfet-i kübra:
insann yeryü-
zünde temsil etti¤i manevî görev.
hususî:
özel.
icaz:
mucizelik özelli¤i.
istifade etmek:
faydalanmak.
izhar:
aç¤a vurma.
kabiliyet:
kapasite.
kudsiyet:
kusur ve noksan-
lktan yücelik, kutsallk.
lisan- hâl:
hâl dili.
mahdut:
snrlanmfl.
maksat:
istenilen fley.
minnettarâne:
minnetli bir
flekilde.
mükâleme:
konuflma.
münasebettar:
iliflkili, ba¤-
lantl.
nazdar:
nazl.
nazenin:
nazl, cilveli.
neflir:
yayma.
nispet:
oran.
raiyet:
vatandafl, halk.
saltanat- uzma:
en büyük
hükümdarlk.
sohbet:
karfllkl hoflça ko-
nuflma.
tarz:
flekil.
temsil:
temsil, örnek.
teflhir:
ilân etme, duyurma.
tevcih:
yöneltme.
ulvî:
yüksek, yüce.
ünvan:
isim, lâkap.
yaldz:
parlaklk.
ziya:
flk.
220 | SÖZLER
O
N
KNC
S
ÖZ