SÖZLER | 215
O
N
KNC
S
ÖZ
hasiyet:
bir fleye has vasf.
hayran:
flaflran, hayrette kalan.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal, faydal ve
tam yerli yerinde olmas.
huruf:
harfler.
istihsan:
be¤enme.
iflarat:
iflaretler.
ifltigal:
çalflma, meflgul olma.
kymettar:
kymetli.
kimyager:
kimya ile u¤raflan
kimse.
Kitab- Mübin:
her fleyi açkça
açklayan Kurân- Kerîm.
Kurân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde hikmetler bulunan
Kurân.
lâtif:
hofl, güzel.
mahir:
maharetli, becerikli.
mertebe:
derece.
meflgul:
bir iflle u¤raflan.
murassa:
kymetli tafllarla süs-
lenmifl.
musanna:
sanatl. çok süslü.
mühendis:
geometriyi bilen ve
uygulayan kimse.
mükâfat:
ödül.
münakkafl:
nakfll.
münasebet:
uygunluk.
müzeyyen:
süslenmifl.
nafi:
faydal.
nakfl:
iflleme.
nazar:
bakma, bakfl.
nukufl:
nakfllar, ifllemeler.
sarraf:
anlayan, de¤erini bilen.
sûrî:
dfl görünüfle ait.
flerif:
flerefli.
tarifat:
tantmalar.
tasvir:
resim yapma.
tefsir-i flerif:
de¤erli bir açklama.
telif:
kitap yazma.
tezyinat:
süslemeler.
tezyinat- zahiriye:
görünen süs-
lemeler, dfla ait süslemeler.
âlî:
yüce, yüksek.
âlim:
bilgili, bilgin.
antika:
tarihi de¤eri olan eski
eflya.
Arabî:
Arapça.
bahusus:
özellikle.
cami:
kapsaml.
cevher:
kymetli tafl.
çendan:
gerçi.
ecnebi:
yabanc.
ehemmiyet:
önem, de¤er.
ehl-i hakikat:
gerçe¤i bulup
onun peflinden gidenler.
envar- esrar:
nurlu srlar.
eser:
kitap.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan,
filozof.
galî:
pahal, kymetli.
gayet:
son derece, oldukça.
hakaik- kudsiye:
kutsal ha-
kikatler.
hâkim:
hükmeden.
hakperest:
do¤ruluk ve hak-
tan ayrlmayan.
hayran olup, istihsan ederdi. Bahusus, ehl-i hakikatin
nazarna, o sûrî güzellik, manasndaki gayet parlak gü-
zelli¤in ve gayet flirin tezyinatn iflarat oldu¤undan, pek
kymettar bir antika olmufltur.
Sonra, o Hâkim, flu musanna ve murassa Kurân, bir
ecnebi feylesofa ve bir Müslüman âlime gösterdi. Hem
tecrübe, hem mükâfat için emretti ki: Her biriniz, bu-
nun hikmetine dair bir eser yaznz.
Evvelâ o feylesof
, sonra o âlim, ona dair birer kitap te-
lif ettiler. Fakat feylesofun kitab, yalnz harflerin nakflla-
rndan ve münasebetlerinden ve vaziyetlerinden ve cev-
herlerinin hasiyetlerinden ve tarifatndan bahseder; ma-
nasna hiç iliflmez. Çünkü, o ecnebi adam, Arabî hatt
okumay hiç bilmez. Hatta o müzeyyen Kurân, bilmi-
yor ki, bir kitaptr ve manay ifade eden yazdr. Belki,
ona münakkafl bir antika nazaryla bakyor. Lâkin, çen-
dan Arabî bilmiyor; fakat çok iyi bir mühendistir, güzel
bir tasvircidir, mahir bir kimyagerdir, sarraf bir cevherci-
dir. flte o adam, bu sanatlara göre eserini yazd.
Amma, Müslüman âlim ise
, ona bakt¤ vakit, anlad
ki, o, Kitab- Mübindir, Kurân- Hakîmdir. flte bu hak-
perest zat, ne tezyinat- zahiriyesine ehemmiyet verdi ve
ne de hurufun nukufluyla ifltigal etti. Belki öyle bir fleyle
meflgul oldu ki, milyon mertebe öteki adamn ifltigal etti-
¤i meselelerinden daha âlî, daha galî, daha lâtif, daha fle-
rif, daha nafi, daha cami. Çünkü, nukuflun perdesi altn-
da olan hakaik- kudsiyesinden ve envar- esrarndan
bahsederek, gayet güzel bir tefsir-i flerif yazd.