Sözler - page 1244

ve kalb ve vicdanı tenvir etsin. Müslümanları, beşeri uyan-
dırsın, intibah versin, gafletten kurtarsın, sırat-ı müstakim
olan Kur’ân yolunu göstersin. Sünnet-i seniyeye ve İslâ-
miyet’in şeairine muhalif olarak yaptırılan ve yapılan şey-
leri fark ettirip sünnet-i Peygamberîye (aleyhissalâtü ves-
selâm) ittibaı ders versin ve ihya etmek cehdini uyandır-
sın.
İşte,
Risale-i Nur
’un böyle hasiyetleri havi bir Kur’ân
tefsiri olduğu, otuz seneden beri meydandadır ve ehl-i ha-
kikatin tasdikiyle sabittir. Hem, amansız din düşmanları-
nın plânlarıyla mahkemelere sürüklenen Risale-i Nur Ta-
lebelerinin müdafaaları ve bu talebelerin İslâmiyet’e hiz-
metleri esnasında, gizli İslâmiyet düşmanı, insafsız, ceb-
bar zalimlerin entrikalarıyla maruz kaldıkları işkenceler-
den yılmamak, şahıslarını düşünmeden, yani şahsî refah-
larını İslâmın refah ve saadeti için feda ederek sıddıkıyet-
le sebat etmeleri ve eşedd-i zulme mukavemet etmeleri,
aşikâr bir delil teşkil etmektedir.
Evet, hem yirmi beş seneden beri
Risale-i Nur
’la iman
hizmetine bütün varlığını vakfeden ve şimdiye kadar “gad-
dar din düşmanlarının” çok defalar tecavüz ve taarruzu-
na ve taharriyata maruz kaldığı hâlde, yirmi beş senedir
inziva içinde,
Risale-i Nur
’un naşirliğini yapan Nur kah-
ramanları ağabeylerimiz, bizlere birer numune-i imtisal
olan iman ve İslâmiyet fedaîleridir.
İşte, biz Müslümanlar, böyle bir tefsir-i Kur’ân arıyor,
böyle bir hâdîyi bekliyorduk. O ihlâslı Nur Talebeleri ki,
aşikâr:
açık.
beşer:
insanlık.
cebbar:
zorba.
cehd:
gayret.
delil:
bürhan, kanıt.
ehl-i hakikat:
hakikat ve doğru-
yu bulan kimseler.
entrika:
hile, desise.
eşedd-i zulüm:
zulmün en şid-
detlisi.
feda:
uğruna kendisini verme.
fedaî:
canını esirgemeyen.
gaddar:
zalim.
gaflet:
Allah’tan uzaklaşıp nefsi-
nin arzularına dalma.
hâdî:
hidayet veren.
hasiyet:
hususî fayda, özellik.
havi:
içine alan, kuşatan.
ihlâslı:
samimî.
ihya:
canlandırma, hayat verme.
iman:
inanç, itikat.
insafsız:
merhametsiz ve adalet-
siz.
intibah:
uyanıklık.
inziva:
bir köşeye çekilme, dün-
ya işlerinden vazgeçme.
İslâm:
peygamberlerin sonuncu-
su olan Hz. Muhammed’in kendi-
sine gelen vahiy ile tebliğ buyur-
duğu din.
İslâmiyet:
Müslümanlık.
işkence:
eziyet, maddî-manevî
sıkıntı.
ittiba:
tâbi olma, uyma.
mahkeme:
hüküm yeri:
maruz kalmak:
uğramak, bir
şeyin tesirinde kalmak.
muhalif:
karşıt.
mukavemet:
karşı koyma,
direnç.
müdafaa:
savunma.
Müslüman:
İslâm dininden
olan.
numune-i imtisal:
örnek alı-
nacak kişi.
plan:
program.
refah:
rahatlık.
saadet:
mutluluk.
sabit:
ispatlanmış.
sebat:
kararlılık, azimlilik.
sünnet-i Peygamberî:
Hz.
Peygambere ait sünnet.
sünnet-i seniye:
Hz. Muham-
med’in yüksek hâl, söz, tavır
ve tasvipleri.
sıddıkıyet:
sadakat, doğru-
luk.
sırat-ı müstakim:
doğru yol.
şahsî:
hususî, kişisel.
şeair:
dinin alâmetleri, işaret-
leri.
taarruz:
hücum.
taharriyat:
araştırmalar, ince-
lemeler.
talebe:
öğrenci.
tasdik:
doğrulama.
tecavüz:
saldırma, başkasının
hakkına dokunma.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakı-
mından izahı.
tefsir-i Kur’ân:
Kur’ân tefsiri.
tenvir:
nurlandırma.
teşkil:
oluşturma.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı
şerden ayırt etmeye yardımcı
olan ahlâkî duygu.
zalim:
zulmeden, gaddar.
K
ONFERANS
| 1244 | SÖZLER
1...,1234,1235,1236,1237,1238,1239,1240,1241,1242,1243 1245,1246,1247,1248,1249,1250,1251,1252,1253,1254,...1482
Powered by FlippingBook