Risale-i Nur
, insan olan bir insana, acz ve fakrını derk
ettirir. Bediüzzaman der ki: “İnsan, acz ve fakrını anla-
makla, tam Müslüman ve abd olur.”
Bu dinsizleri mağlûp etmek için, yeni tahsili de yapa-
lım diyenler veya yapanlar, Nur Risalelerini devam ve se-
batla mütalâa ederek, bu hedeflerine vasıl olurlar ve ça-
re-i yegâne de budur. Hem böylelikle mektep malûmat-
ları da maarif-i İlâhiyeye inkılâp eder.
Ey bin seneden beri İslâmiyet’in bayraktarlığını yapan
bir milletin torunları olan cengâver ruhlu kardeşlerim! Bu
zamanın ve gelecek asırların Müslümanları ve bizler,
Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın tefsiri olan öyle bir rehbere muh-
tacız ki, tahkikî iman dersleriyle, iman mertebelerinde te-
rakki ve teâlî ettirsin. Hem, korkak değil, bilâkis Risale-i
Nur Talebeleri gibi cesur ve kahraman ve faal ve amel-i
salih sahibi, mütedeyyin, müttakî ve bununla beraber şah-
sî rahatlık ve menfaatlerini iman ve İslâmiyet’in kurtulu-
şu uğrunda feda eden, fedaî ve mücahit Müslümanlar ye-
tiştirsin, neme lâzımcılıktan kurtarsın. Hem, taarruz ve iş-
kenceler ve ölüm ihtimalleri karşısında, tahkikî iman kuv-
vetinden gelen bir cesaretle, Kur’ân ve İslâmiyet cephe-
sinden asla çekilmeyen, “Ölürsem şehidim, kalırsam
Kur’ân’ın hizmetkârıyım” diyen ve yılgınlık hâline düşme-
yen sadık ve ihlâslı, yalnız Allah rızası için hizmet eden,
Nur Talebeleri gibi İslâmiyet hadimleri yetiştirsin, böyle
muazzez Müslümanlar meydana getirsin.
Evet, bu asra öyle bir Kur’ân tefsiri lâzım ve elzemdir
ki,
Risale-i Nur
gibi, akıl, fikir ve mantığı çalıştırsın, ruh
Müslüman:
İslâm dininden olan.
mütalâa:
etraflıca düşünmek.
mütedeyyin:
dindar.
müttakî:
takva sahibi.
rehber:
kılavuz.
Risale-i Nur:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin eserlerinin adı.
ruh:
hayatın temeli ve sebebi
olan manevî varlık.
sadık:
doğru sözlü.
sebat:
kararlılık, azimlilik.
şahsî:
hususî.
şehit:
canını Allah yolunda veren.
taarruz:
şiddetle saldırma.
tahkikî iman:
imana dair bütün
meseleleri inceden inceye araştı-
rarak meydana gelen sağlam
iman.
tahkikî:
araştırmaya dayalı.
tahsil:
öğrenim.
teâlî:
yücelme.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakımın-
dan izahı.
terakki:
yükselme.
vasıl:
ulaşma.
abd:
kul.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
amel-i salih:
iyi amel.
asla:
hiç bir zaman.
asır:
yüzyıl.
bilâkis:
aksine.
cengâver:
yiğit.
cephe:
taraf, yön.
cesaret:
cesurluk.
cesur:
cesaretli.
çare-i yegâne:
tek çare.
derk:
anlama, kavrama.
elzem:
pek lüzumlu.
faal:
aktif, çalışan.
fakr:
fakirlik.
feda:
uğruna kendini verme.
fedaî:
canını esirgemeyen.
fikir:
düşünce.
hadim:
hizmetkâr.
hedef:
amaç.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ihlâslı:
samimî.
ihtimal:
olabilirlik, olasılık.
iman:
inanç, itikat.
inkılâp:
değişim, dönüşüm.
İslâmiyet:
Müslümanlık.
işkence:
maddî-manevî sıkın-
tı, zulüm.
kahraman:
yiğit, cesur.
Kur’ân-ı Azîmüşşan:
şan ve
şerefi yüce olan Kur’ân.
lâzım:
gerekli.
maarif-i İlâhiye:
İlâhî bilgiler.
mağlûp:
yenilme.
malûmat:
bilgiler.
mantık:
doğru düşünme.
mektep:
okul.
menfaat:
fayda.
mertebe:
derece.
muazzez:
izzet sahibi, muh-
terem.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
mücahit:
Allah rızası için ve
Allah’ın adını yüceltmek ga-
yesiyle savaşan.
SÖZLER | 1243 |
K
ONFERANS