Sözler - page 1234

Said Nursî, bazen bir talebesine
Risale-i Nur
’dan oku-
yuvermek nimetini lütfettiği zaman der ki: “Bu benim der-
simdir. Ben kendim için okuyorum. Bu risaleyi şimdiye
kadar belki yüz defa okumuşum. Fakat, şimdi yeni görü-
yorum gibi tekrar okumaya ihtiyaç ve iştiyakım var.”
Hem yine der ki: “Ben başkaları için kitap yazmamı-
şım. Kendim için yazmışım. Kur’ân’dan bulduğum bu de-
valarımı arzu edenler okuyabilir.”
Evet, Bediüzzaman itikat ediyor ve diyor ki: “Ben, der-
se, terbiyeye ve nefsimi ıslaha muhtacım…” Bediüzza-
man gibi bir zat böyle derse, bizim bu eserlere ne kadar
muhtaç olduğumuz artık kıyas edilsin.
Bediüzzaman Said Nursî, bütün hayatında şan ve şöh-
retten, hürmetten kaçmış ve insanlardan istiğna etmiştir.
Arabî bir eserinde, şöhret hakkında diyor ki: “Şöhret ayn-ı
riyadır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. İnsanı, insanla-
ra abd ve köle yapar. Yani, nam ve şöhret isteyen adam,
halklara kendini beğendirmek, sevdirmek için, insanlara
riyakârlık, dalkavukluk yapar. Tasannukâr tavırlar takınır.
O belâ ve musibete düşersen,
(1)
n
¿ƒo
©p
LGn
Q p
¬ r
« n
dp
G B É s
fp
Gn
h ! És
fp
G
de.”
Üstat, şöhretten fiilen ve hâlen bu kadar kaçmasına
rağmen, her ne hikmetse, insanlar âdeta bir sevk-i İlâhî
varmış gibi, istimdatkârâne ona koşmuşlardır ve ona akın
etmektedirler. Ve onun mahz-ı hak olan bu kudsî seciye-
si,
Risale-i Nur
gibi cihanşümul bir esere hadim olmuş-
tur.
abd:
kul.
âdeta:
sanki.
Arabî eser:
Arabca eser
arzu:
istek, heves.
ayn-ı riya:
gösterişin tâ kendisi.
bazen:
zaman zaman.
belâ:
musibet, sıkıntı.
cihanşümul:
dünya çapında.
dalkavuk:
şaklaban, çıkarı için
başkasına aşırı saygı ve hayranlık
gösteren.
deva:
ilâç.
eser:
telif, kitap.
fiilen:
iş hâlinde, yaparak.
hadim:
hademe, hizmet eden.
hâlen:
hareket ve davranış ola-
rak.
halk:
insanlar.
hikmet:
gizli sebep, İlâhî gaye.
hürmet:
ihtiram.
ıslah:
iyileştirme, düzeltme.
ihtiyaç:
gereklilik.
istiğna:
çekinme, aza kanaat et-
me, olanla yetinme.
istimdatkârâne:
medet uma-
rak.
iştiyak:
aşırı isteme, arzu et-
me.
itikat:
inanma.
kalb:
insanın manevî bünye-
sindeki hislerin ve duyguların
merkezi; gönül.
kudsî:
mukaddes.
kıyas:
karşılaştırma.
lütfetmek:
bağışlamak, ihsan
etmek.
mahz-ı hak:
Hakkın tâ kendi-
si.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
musibet:
felâket.
nam:
ad.
nefis:
şehvet, gazap, fazilet
gibi şeylerin kaynağı; ruh ve
can.
nimet:
iyilik, ihsan.
rağmen:
olduğu hâlde.
risale:
belli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap.
riyakâr:
gösteriş yapan, iki
yüzlü.
seciye:
huy, karakter.
sevk-i İlâhî:
Allah’ın sevk et-
mesi.
şan:
şöhret, ün.
şöhret:
ün, şan.
talebe:
öğrenci.
tasannukâr:
yapmacık hare-
ket.
terbiye:
eğitim.
zat:
kişi.
1.
Biz Allah’ın kullarıyız; sonunda yine ona döneceğiz. (Bakara Suresi: 156.)
K
ONFERANS
| 1234 | SÖZLER
1...,1224,1225,1226,1227,1228,1229,1230,1231,1232,1233 1235,1236,1237,1238,1239,1240,1241,1242,1243,1244,...1482
Powered by FlippingBook