Sözler - page 1230

Sıddık-ı Ekber (
RA
) demiştir ki: “Cehennemde vücudum
o kadar büyüsün ki, ehl-i imana yer kalmasın.” Bediüzza-
man, bu gayet ulvî seciyenin bir lem’acığına mazhar ol-
mak için, “Birkaç adamın imanını kurtarmak için cehen-
neme girmeye hazırım” diye fedakârlığın şahikasına yük-
selmiş ve böyle olduğu, Kur’ân ve İslâmiyet’in fedaî ve
muhlis bir hadimi olduğu, seksen senelik hayatının şaha-
detiyle sabit olmuştur.
Kur’ân ve iman hizmeti için Bediüzzaman’ın haysiyeti-
ni, şerefini, ruhunu, nefsini, hayatını feda ettiği, maruz
kaldığı o kadar şedit zulüm ve işkencelere ve giriftar edil-
diği çok musibet ve belâlara karşı gösterdiği son derece
sabır, tahammül ve itidal, birer şahid-i sadık hükmünde-
dirler.
Bediüzzaman, Kur’ân, iman, İslâmiyet hizmeti için
dünyevî rahatlıklarını feda etmiş; dünyevî, şahsî servetler
edinmemiş, züht ve takva ve riyazet, iktisat ve kanaatle
ömür geçirerek dünya ile alâkasını kesmiştir.
Bu cümleden olarak, Müslümanların refah ve saadeti
için, bütün ömür dakikalarını sırf iman hizmetine vakf ve
hasretmek ve ihlâsa tam muvaffak olmak için, kendini
dünyadan tecrit ederek, mücerret kalmıştır. Evet, Bedi-
üzzaman iman ve İslâmiyet hizmeti için her şeyden bu de-
rece fedakârlık yapan, fakat bütün bunlarla beraber ubu-
diyet, züht ve takvada da bir istisna teşkil eden tarihî bir
İslâm fedaîsi ve Kur’ân-ı Hakîm’in muhlis bir hadimi pa-
yesine yükselmiştir.
alâka:
ilişki, bağ.
belâ:
musibet, sıkıntı.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehl-i iman:
inananlar.
feda:
gözden çıkarma, uğruna
verme.
fedaî:
uğurda canını vermeye hâ-
zır bulunan, canını esirgemeyen.
fedakârlık:
feda etme, özveri.
gayet:
son derece.
giriftar:
tutkun, düşkün.
hadim:
hizmetçi.
haysiyet:
şeref, itibar.
ihlâs:
halis, samimî.
iktisat:
tutum, tasarruf.
iman:
inanç, itikat.
İslâm:
Hz. Muhammed’in kendisi-
ne gelen vahiy ile tebliğ buyurdu-
ğu din, Müslümanlık.
İslâmiyet:
Müslümanlık.
istisna:
ayrı tutma.
işkence:
eziyet, azap.
itidal:
orta hâlde olma, ölçülülük.
kanaat:
elindekiyle yetinme.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve su-
resinde sayısız hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
lem’acık:
parıltıcık.
maruz:
bir şeyin karşısında, tesiri
altında bulunma.
mazhar:
kavuşma.
muhlis:
ihlâslı, samimî.
musibet:
felâket, belâ.
muvaffak:
başarılı.
mücerret:
yalnız.
nefis:
can ve beden, kendi,
şahsı.
ömür:
hayat.
paye:
rütbe.
refah:
rahatlık, sıkıntısız ya-
şama.
riyazet:
nefsi terbiye, dünya
lezzetlerinden ve rahatından
sakınma.
ruh:
insandaki canlılığın ve di-
riliğin, idrak kabiliyetinin kay-
nağı, nefis.
saadet:
mutluluk.
sabit:
ispatlanmış.
sabır:
zorluklara dayanma
gücü.
servet:
zenginlik.
seviye:
derece.
Sıddık-ı Ekber:
en büyük
doğrulayıcı; Hz. Ebu Bekir.
sırf:
sadece.
şahadet:
şahitlik.
şahid-i sadık:
doğru sözlü şa-
hit.
şahika:
zirve, doruk.
şahsî:
kendine ait.
şedit:
şiddetli.
şeref:
yücelik, onur.
tahammül:
yüke katlanma.
takva:
Allah’ın emirlerini tu-
tup azabından korunma.
tecrit:
ilişkiyi kesme.
teşkil:
oluşturma.
ubudiyet:
kulluk.
ulvî:
yüksek, yüce.
vakf ve hasretmek:
bağışla-
mak, mahsus kılmak.
vücut:
beden.
zulüm:
haksızlık.
züht:
nefsî ve dünyevî arzula-
rı terk etme.
K
ONFERANS
| 1230 | SÖZLER
1...,1220,1221,1222,1223,1224,1225,1226,1227,1228,1229 1231,1232,1233,1234,1235,1236,1237,1238,1239,1240,...1482
Powered by FlippingBook