Lâtif Bir Tefe’ül
Şeyh Sa’di-i Şirazî’nin Bostan’ından Sözler hakkında
ben, Hafız Halid, Galib, Süleyman niyet edip açtık, tefeül
bu çıktı:
rârØnµnf r¢TƒoN rÚ
p
æo¸ r?oÑr?oH r¸«
p
g hoônH @ ârØ oyµo°T Énær©ne r¿Énàr°ùp? o
y
c ÉnJrô n
y
µpf
»? oycrônjhoônf r¢ûnf Gnƒîà°SG rRnG ¬pc @ r?oÑr?oH rÚ
p
æo¸ rOnô
p
«pà rô nyc rÖnénY
Meali: Yani, “
Gel, bak, güller bağı şeklinde hakikat gül-
leri açılmış. Böyle hakikat bahçesinde hiçbir bülbül, böy-
le şirin, hoş nağme etmemiştir. Nasıl oluyor ki, böyle bir
bülbül öldükten sonra onun kemiklerinden güller açılma-
sın.
”
Bu meal, maksadımıza o kadar yakındır ki tabire lüzum
yoktur. Yalnız gülistanımız, ebedî Kur’ân cennetindendir,
ondan gelmiştir.
Mehmed, Tevfik, Galip,
Süleyman, Hafız Halid, Said (
RA
)
* * *
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
gülistan:
gül bahçesi, gül tar-
lası.
hakikat:
gerçek, doğru.
maksat:
gaye.
meal:
mana, anlam, mefhum.
nağme:
güzel ses, ahenk, ezgi.
tabir:
yorum, yorumlama.
tefe’ül:
bir kitabı rastgele aça-
rak denk gelen yeri okuma ve
o kısmı uğurlu sayma.
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 269 |
S
EKİZİNCİ
L
EM
’
A