Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 262

Cem-i kutbiyet ve ferdiyet ve gavsiyet
İle üç sütun üzerine durur.
Rayet-i ulviyet-i şeyh-i hakkanîdir hitab-ı Abdülkadir.
İlham-ı Huda kitab-ı Abdülkadir.
Bâzü’l-eşheb ferd-i ferid-i deveran.
Gavs-ı Azam Cenab-ı Abdülkadir.
Said Nursî
* * *
Risale-i Nur Şakirtlerinin Bir Fıkrasıdır.
(1)
»/
às
Ñn
ën
ªp
H Ék
bp
OÉn
°U Gk
ó«/
©n
°S o
¢û«/
©n
J@ Ék
°üp
?r
îo
e ! p
âr
bn
ƒr
dG s
…p
Qp
OÉn
b r
øo
cn
h
İLM-İ CİFİRLE MANASI:
“Ey Said! Sen, zamanın Abdülkadir’i ol, ihlâs-ı tammı
kazan, fakrınla beraber maişetini düşünme, nastan min-
net alma; ismin ‘Said’ olduğu gibi maişette de mes’ud ola-
caksın. Muhabbetimde sadık olduğundan ve ihlâsa çalış-
tığından, Hulûsî gibi muhlis talebeler ve yardımcılar ve
Süleyman, Bekir gibi sadık hizmetkârlar ve Sabri gibi tam
takdir edici ve ciddî müştak talebeler size verilmiş.”
Evet, lillahilhamd, Gavsın sarahat derecesinde ihbar
ettiği hal vuku bulmuştur. Gavs-ı Azam, “Said” namıyla
tesmiye ettiği müridinin tarihçe-i hayatında en mühim
noktaları beyan etmekle beraber, ilm-i cifir esrarıyla se-
kiz-dokuz cihette, Said’in başına parmağını basıyor. Be-
yitlerin mana-i zahirîsi ile maani-i cifriyesi birbirine çok
bâzü’l-eşheb:
Abdulkadir-i Geylâ-
nî Hazretlerinin bir namı.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
beyit:
iki mısradan oluşan şiir.
Cem-i kutbiyet ferdiyet ve gavsi-
yet:
manevi makamların tamamı,
toplamı.
ciddî:
gerçek olarak, hakikaten.
cihet:
yön.
esrar:
sırlar, gizli hakikatler.
fakr:
fakirlik, yoksulluk; varlıktan
geçme, yalnız Allah’a muhtaç ol-
ma.
ferd-i ferîd-i devaran:
benzersiz
seçilmiş zat.
fıkra:
kısım, bölüm.
Gavs-ı Azam:
en büyük gavs, Ab-
dülkadir-i Geylânî Hazretlerinin
namı.
hitab-ı Abdülkadir:
Abdülkadir
Geylanî hazretlerinin hitabı.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
ihbar:
haber verme, bildirme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
lah rızası için yapma.
ihlâs-ı tam:
tam ihlâs, yaptığı her
işinde Allah’ın emrini ve rızasını
gözetme, dünyevî veya uhrevî hiç
bir karşılık beklememe.
ilham-ı Hüda:
Cenab-ı Hak tarafın-
dan kalbe indirilen mana.
ilm-i cifir:
cifir ilmi, harflerin sayı
değerlerinden mana çıkararak el-
de edilen ilim.
kitab-ı Abdülkadir:
Abdülkadir
Geylanî hazretlerinin kitabı.
lillâhilhamd:
Allah’a hamdolsun
ki!.
maani-i cifriye:
cifir hesabına da-
yalı olarak çıkarılan manalar.
maişet:
geçim, geçinme.
mana-yı zahirî:
zahire ait mana,
açık mana, görünen mana.
mesut:
saadetli, bahtlı, mutlu.
minnet:
bir iyilik karşısında yük al-
tında kalma, kendini manevî ola-
rak borçlu hissetme.
Muhabbet:
sevgi, sevme.
muhlis:
ihlaslı, samimî; bir işi
hiç bir karşılık beklemeden sırf
Allah rızası için yapan.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mürit:
tarikatta bir şeyh ve
mürşide bağlanarak tarikat
usul ve âdetleri ile tasavvufî
hakikatleri öğrenen kimse.
müştak:
arzulu, fazla istekli,
iştiyak gösteren.
nam:
ad.
nâs:
insanlar.
rayet-i ulviyet-i şeyh-i hak-
kanî:
hakka ve hakikate uy-
gun olan şeyhin, evliyanın yü-
ce bayrağı.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sadık:
doğru, gerçek; sözünde,
vaadinde, işinde doğru olan.
sarahat:
sarihlik, açıklık, belir-
lilik.
şakirt:
talebe, öğrenci.
takdir:
beğenme, beğendiğini
belirtme.
talebe:
öğrenci.
tarihçe-i hayat:
bir kimsenin
hayatını anlatan kitap; biyog-
rafi.
tesmiye:
isimlendirme, ad
verme.
vuku:
olma, gerçekleşme,
meydana gelme.
1.
Halisen, Allah için vaktin Kâdirisi ol. Sadık muhabbetimle saîd olarak yaşarsın.
S
EKİZİNCİ
L
EM
A
| 262 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
1...,252,253,254,255,256,257,258,259,260,261 263,264,265,266,267,268,269,270,271,272,...560
Powered by FlippingBook