surette, mezkûr iki isim ve lâkap, ilm-i cifir kaidesinde ma-
kam-ı ebced ile görünmesi şüphe bırakmıyor ki, Hazret-i
Şeyh kasidesinin ahirinde onunla konuşuyor, ona teselli
verip teşci ediyor,
(1)
n
Ú/
?s
ào
ªr
?p
d o
án
Ñp
bÉn
©r
dGn
h
sırrıyla muvaffakıye-
tine teminat veriyor.
(2)
p
ÜGn
ƒs
°üdÉp
H o
ºn
?r
Yn
G *Gn
h@*G s
’p
G n
Ör
«n
¨r
dG o
ºn
?r
©n
j n
’
»/
ªr
¶n
f Gk
óp
°ûr
æo
e Én
«n
a
fıkrasında,
(3)
»/
ªr
¶n
f
kelimesi, makam-ı
ebcedîsi bin olup,
p
Qƒt
ædG o
án
dÉn
°Sp
Q
iki farkla
p
Qƒt
ædG p
ÜÉn
à`p
c n
?p
Fy
É°n
Sn
Q
’un –iki
medde
sayılmazsa ve
şedde
de
lâm
sayılsa– ma-
kam-ı ebcedîsi yine bindir.
Demek
r
?n
în
J n
’n
h o
¬r
?o
?n
a »/
ªr
¶n
f Gk
óp
°ûr
æo
e Én
«n
a
fıkrasının meal-i
gaybîsi şudur ki:
r
?n
în
J n
’n
h r
?o
?n
a Én
¡p
H r
óp
gÉn
L p
Qƒt
ædG p
án
dÉn
°Sp
Q n
? u
dn
D
ƒo
eÉn
j
yani, “Korkma, sözlerini söyle, neşrine çalış.”
$Gn
ór
æp
Y o
ºr
?p
©r
dGn
h
Amma
r
?n
în
J n
’n
h r
?o
?n
a
fıkrasında şayan-ı hayret bir teva-
fuk var ki, ilm-i cifir kaidesiyle makam-ı ebcedîsi bin üç
yüz otuz iki eder. Şu hâlde
r
?n
în
Jn
’n
h
o
¬r
?o
?n
a
»/
ªr
¶n
f Gk
óp
°ûr
æo
e Én
«n
a
meal-i gaybîsi “Yâ
Risaletü’n-Nur
ve
Sözler
sahibi! Bana
bak. Gafil davranma! Bin üç yüz otuz ikide mücahedeye
başla. Sözleri korkma yaz, söyle.” Filhakika Said (
RA
)
Hürriyetten sonra az bir zamanda mücahedesinde
ahir:
son.
amma:
ama, lakin, ancak.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
filhakîka:
hakikatte, esasında, ha-
kikaten, gerçekten, doğrusu.
gafil:
gaflette bulunan, endişesiz,
nefsine uyarak Allah’ın emirlerini
unutan.
ilm-i cifir:
cifir ilmi, harflerin sayı
değerlerinden mana çıkararak el-
de edilen ilim.
kaide:
kural, esas, düstur.
kaside:
övgü maksadıyla yazılmış
şiir ve bu şiirin nazım şekli.
lâkap:
ünvan.
makam-ı ebcedî:
ebcetle ilgili ma-
kam, ebcedî mana, ebcedî hesap.
meal-i gaybî:
gayba ait mana, gizli
meal, gizli anlam.
medde:
med işareti, Kur’ân-ı Ke-
rîm’de üzerine konduğu elifi uza-
tarak okutan işaret.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen,
anılan.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
mücahede:
savaşma, müca-
dele.
neşr:
kitap basma, çıkarma;
herkese duyurma, yayma.
Risaletü’n-Nur:
Nur Risalesi,
Bediüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sır:
gizli hakikat.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şayan-ı hayret:
şaşılacak,
hayret verici şey.
şedde:
Arapça ve Farsçada iki
defa okunması gereken bir
harfin üzerine konulan ve o
harfi iki defa okutan işaret.
temînât:
güvence.
teselli:
avutma, acısını dindir-
me.
teşci:
cesaret verme, cesaret-
lendirme.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,
ölçü ve münasebetler içerisin-
de birbirine denk gelme.
1.
Nihaî zafer takvâ sahiplerinindir. (A’raf Suresi: 128; Kasas Suresi: 83.)
2.
Gaybı Allah’tan başkası bilemez. Doğrusunu Allah daha iyi bilir.
3.
Nazmım.
S
EKİZİNCİ
L
EM
’
A
| 256 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ