Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 249

Beşinci satırdan sonra gelen hatime-i kaside:
@ Gk
ós
ªn
ëo
e »/
ær
Yn
G $G o
?ƒo
°Sn
Q…
u
ón
Ln
h
(1)
»/
àn
©r
ap
Qn
h…
u
õp
Y n
?Gn
O p
Qp
OÉn
?r
dG o
ór
Ñn
Y Én
fn
G
İşte evvelki beş satırda, beş vecihle ve beş tevafukla
şimdi hizmet-i Kur’âniyenin başında bulunanı gösteriyor.
BİRİNCİ VECİH:
Ahirdeki satırda
Gk
ó«/
©n
°S o
¢û«/
©n
J
ismini sa-
rahetle haber vermekle beraber,
maişet hususunda izzet
ve saadetle geçineceğini
haber veriyor. Evet, hocamız,
küçüklüğünden beri fakr-i haliyle istiğna-i tam ile beraber
maişet hususunda en mes’ud bir zattır.
İKİNCİ VECİH:
Aynı satırın başında
p
âr
bn
ƒr
dG s
…p
Qp
OÉn
b r
øo
cn
h
fıkrasıyla o müridine diyor ki: “Vaktin Abdülkadirîsi ol.”
Bu
…p
Qp
OÉn
b
kelimatı, hesab-ı ebcedî ile üç yüz yirmi beş
eder. Üstadımızın lâkabı “Nursî” olduğu cihetle, Nursî’nin
makam-ı ebcedîsi üç yüz yirmi altı ediyor. Bir tek fark var.
O tek elif’tir. Bin manasında elf’e remzeder. Demek bin
üç yüz yirmi beşte Şeyh-i Geylânî’ye mensup bir zat,
Şeyh-i Geylânî tarzında hakikat-i Kur’âniyeyi müdafaa et-
meye çalışacak, hakikaten Üstadımız, bin üç yüz yirmi al-
tı senesinde -Hürriyetin ikinci senesi- mücahede-i mane-
viyeye atılmıştır.
ÜÇÜNCÜ VECİH:
Onun iki ismi var:
Said
,
Bedi-
üzzaman
. Bu iki ismin mecmuunun makam-ı ebcedîsi
ahir:
son.
cihet:
yön.
elf:
bin.
evvel:
önce.
fakr-i hâl:
fakirlik, yoksulluk.
fıkra:
kısım, bölüm.
hakikaten:
hakikat olarak,
doğrusu, gerçekten.
hakikat-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın
hakikatı, Kur’ân’ın ifade ettiği
gerçek.
hatime-i kaside:
kasidenin
sonu.
hesab-ı ebcedî:
harflere veri-
len sayı değerleriyle ibareler-
den geçmişe ve geleceğe ait
işaretler çıkarmak, tarih dü-
şürmek.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’an
hizmeti.
istiğna-yı tam:
tam bir kana-
at, iktisat.
izzet:
şeref, yücelik; kuvvet,
kudret, üstünlük.
kelimat:
kelimeler, sözler.
lâkap:
ünvan.
maişet:
geçim, geçinme.
makam-ı ebcedî:
ebcetle ilgili
makam, ebcedî mana, ebcedî
hesap.
mecmu:
toplam, tüm.
mensup:
bir şeye veya kimse-
ye bağlı olan, üye.
1.
Dedem, Resulullah yani Hz. Muhammed’dir (s.a.v.) Ben Abdülkadir’im; izzet ve şanım devam
etmiştir.
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 249 |
S
EKİZİNCİ
L
EM
A
mesut:
saadetli, bahtlı, mutlu.
mücahede-i maneviye:
manevî
olarak yapılan cihat.
müdafaa:
savunma.
mürit:
tarikatta bir şeyh ve mürşi-
de bağlanarak tarikat usul ve
âdetleri ile tasavvufî hakikatleri
öğrenen kimse.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delalet
eden işaret ve şekil.
saadet:
mutluluk.
sarahat:
sarihlik, açıklık, belirlilik.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra, ölçü
ve münasebetler içerisinde birbiri-
ne denk gelme.
vecih:
cihet, yön.
zat:
kişi, şahıs.
1...,239,240,241,242,243,244,245,246,247,248 250,251,252,253,254,255,256,257,258,259,...560
Powered by FlippingBook