eden ve gizli kalıp manası anlaşılmayan bir mu’cize-i
gaybiye-i Nebeviyeyi beyan etmeye münasebet geliyor.
Şöyle ki:
Hadis-i sahihte vardır ki, Resul-i Ekrem (
ASM
) ferman
etmiş:
(1)
m
?r
ƒn
j o
?r
°üp
æn
a s
’p
Gn
h l
?r
ƒn
j r
ºo
¡n
?n
a »/
às
eo
G r
ân
eÉn
?n
à°r
SG p
¿p
G
ev kemâ kàl...
Şu hadis-i şerife her nasılsa kıyamete işaret suretinde
mana verilmiş; mu’cize-i Nebeviye gizlenmiş, anlaşıl-
mamış. Hem Şeyh-i Geylânî, hem Hazret-i Ali’nin (
RA
) ir-
şad-ı Nebevî ile beşinci ve altıncı ve on dördüncü asırla-
rın fitnelerinden kerametkârâne bahisleri gösteriyor ki,
bu hadis-i şerif, onların bu zamana bakmak için bir teles-
koplarıdır ki, bu iki asra bakıyorlar. Evet, hadiste
l
?r
ƒn
j
ta-
biri,
(2)
n
¿ht
óo
©n
J És
ªp
e m
án
æn
°S p
?r
dn
Én
c n
?u
Hn
Q n
ór
æp
Y Ék
er
ƒn
j s
¿p
G
ayetinin delâ-
letiyle, bin seneden ibarettir. Hilâfet-i İslâmiye ve hükü-
met-i Arabiye, hadis mucibince tam istikametle gitmedi-
ği için, tam nısf-ı yevm olan beş yüz küsur senede
(HAŞİYE)
Hülâgû hücumuyla hatime verildi. Üç-dört asır zaman-ı
fetretten sonra
(3)
o
¬n
fƒt
Ñp
ëo
jn
h r
ºo
¡t
Ñp
ëo
j m
?r
ƒn
?p
H *G p
är
Én
j
ayetinin
feliği.
hücum:
saldırma.
hükümet-i Arabiye:
Arab hükü-
meti.
ibaret:
meydana gelen, oluşan,
müteşekkil.
inkıraz:
sönme, tükenme, son bul-
ma.
irşad-ı Nebevî:
Hz. Peygambere
ait irşat, Hz. Peygamberin doğru
yolu, hidayet yolunu gösteren
uyarıları, öğütleri.
istikamet:
doğruluk, dürüstlük.
işaret:
gösterme, alâmet.
kıyamet:
dünyanın sonu, bütün
ölülerin dirilerek mahşerde top-
lanması.
kerametkârâne:
kerametli bir şe-
kilde.
mana:
anlam.
mucibince:
gereğince.
mu’cize-i gaybiye-i Nebeviye:
Hz.
Peygamber tarafından gaybî ola-
rak haber verilen mu’cize.
mu’cize-i Nebeviye:
Peygambere
ait mu’cizesi.
münasebet:
vesile.
nısf-ı yevm:
günün yarısı.
suret:
biçim, tarz.
tabir:
ifade.
tahakküm:
zorbalık etme.
takarrür:
yakınlaşma.
tayyedilme:
silmek, kaldırmak, çı-
karmak.
teleskop:
gök cisimlerini görmek-
te ve incelemekte kullanılan çok
güçlü dürbün.
zaleme:
zulmeden.
zaman-ı fetret:
fetret zamanı, fet-
ret devri.
asır:
yüzyıl.
bahis:
üzerinde söz söylenen
mesele.
beyan:
anlatma, açıklama,
izah etme.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ev kemâ kàl:
söylediği gibi.
ferman:
emir, buyruk.
fetret:
iki olay arasındaki ke-
sinti zamanı.
fitne:
karışıklık, fesat.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm)
ait söz, emir, fiiller.
hadis-i sahih:
sahih hadis,
hakkında şüphe edilemeyen
ve doğru senetlere ve ravilere
isnat edilerek müspet olarak
kesin bilinen hadis-i nebevîdir.
haşiye:
dipnot.
hatime:
son.
hilâfet-i İslâmiye:
İslâm hali-
1.
Eğer ümmetim istikamet üzere giderse, ona tam bir gün vardır. Aksi hâlde ancak yarım
gündür. (Kaynaklarda hem mana itibarıyla aynı, hem de mana ve lâfzıyla aynı geçiyor. İbni
Kesîr, 1:13; Mu’cemü’t-Taberanî, el-Kebir, 22:573, 576.)
2.
Lâkin Rabbinin katında bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir. (Hac Suresi: 47.)
3.
Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever.
(Mâide Suresi: 54.)
HAŞİYE:
Hadisin hükmüyle, hükûmet-i Arabiye beş yüz sene yaşayacak.
Hâlbuki beş yüzden bir miktar geçer. Bunun sırrı şudur ki: Yezit, Velid,
Haccac-ı Zalim gibi zalemenin ve Ebu Müslim-i Horasanî’nin tahakkü-
mü ve Emevîlerin inkırazından sonra Abbasîlerin tam takarrürüne
kadar olan zaman hükûmet-i Arabiyenin fetret zamanı sayıldığından bu
fetret zamanı tayyedilmekle tam beş yüz kalır.
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 241 |
O
N
S
EKİZİNCİ
L
EM
’
A