Hem
o
In
OÉn
©s
°ùdG o
¬n
d r
ân
Mn
’
lâfzıyla, yani, said olmak ve ule-
ma bahsine muttasıl birisine inayete mazhar olduğunu ve
p
¿Én
es
õdG n
?p
d'
òp
d Ék
cp
Qr
óo
eÉn
j
fıkrası hesab-ı ebcetle on üçüncü as-
rı gösterip, o asırda dünyaya gelen ulemadan Said (
RA
)
isminde birisine lâtifâne bir ima, bu emareyi ziynetlendi-
riyor.
(HAŞİYE)
Dördüncü Emare:
Hazret-i Gavs-ı Geylânî fitne-i
ahirzamanda sünnet-i seniyeyi ve esrar-ı Kur’âniyeyi mu-
hafazaya ve neşre çalışan bir müridine on beş emare ile
iltifat eder ve onunla konuşursa, elbette İslâmiyet’in tesi-
sinde
Esedullah
ünvanını alan ve ulûm-i esrariyede
(1)
Én
¡ o
HÉn
H w
»p
?n
Yn
h p
º r
?p
©r
dG o
án
æj/
ó n
e Én
fn
G
hadisine mazhar bulunan ve
keramat-ı harika ile iştihar eden ve Vehhabîlerin ecdadı
olan Haricîleri kılıçtan geçiren ve Gavs-ı Âzam’ın ceddi
ve üstadı olan Hazret-i Ali (
RA
) elbette Âl-i Beytine bir ci-
hette düşman olan Vehhabîlerin Haremeyn-i Şerifeyni is-
tilâsı hengâmında ve Haricîlerden daha berbat bir tarzda
sünnet-i seniyeye muhalefet eden bir kısım ulemaü’s-sû
ve zalimlerin istilâsı zamanında Risale-i Nur vasıtası ile Ri-
sale-i Nur Şakirtleri bütün kuvvetleriyle sünnet-i seniyenin
HAŞİYE:
Ék
cp
Qr
óo
eÉn
j
, tenvin
nun
sayılmak şartıyla bin üç yüz yirmi beş tarihi
olan Hürriyetin ikinci ve üçüncü senelerinde hilâfet-i İslâmiyeyi kaldır-
maya teşebbüsle o hilâfetin kırılmasından fitnelerin kapısı açıldığının
zamanıdır. Hazret-i Ali (
RA
) o zamana dehşetli bakıyor.
Âl-i Beyt:
Hz. Muhammed’in (asm)
ailesinden olan.
asır:
yüzyıl.
bahis:
üzerinde konuşulan mese-
le.
cet:
dede, ata.
cihet:
yön.
dehşetli:
korkunç.
ecdat:
dedeler, büyük atalar.
emare:
alâmet, belirti.
Esedullah:
Allah’ın aslanı.
esrar-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın sırları,
Kur’ân’a ait gizlilikler.
fıkra:
bent, madde.
fitne:
bozgunculuk.
fitne-i ahirzaman:
ahirzaman fit-
nesi.
Gavs-ı Azam:
en büyük gavs, Ab-
dülkadir-i Geylânî Hazretlerinin
namı.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm) ait
söz, emir, fiiller.
Haremeyn-i Şerifeyn:
Mekke’deki
Kâbe ile Medine’deki Ravza-i Mu-
tahhara.
Haricîler:
Hz. Ali’ye (ra) karşı isyan
eden bir dalâlet fırkası.
haşiye:
dipnot.
Hazret-i Gavs-ı Geylânî:
Abdülka-
dir Geylânî Hazretleri.
hengâm:
zaman, sıra.
hesab-ı ebcet:
harflere verilen sa-
yı değerleriyle ibarelerden geçmi-
şe ve geleceğe ait işaretler çıkar-
mak, tarih düşürmek.
hilâfet:
halifelik.
hilâfet-i İslâmiye:
İslâm halifeliği.
iltifat:
ilgi gösterme, lütuf, ikram.
ima:
işaret etme.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
istilâ:
kaplama, ele geçirme.
iştihar:
meşhur olma, şöhret bul-
ma.
kısım:
parça, takım.
keramat-i harika:
harika kera-
metler.
lâfız:
kelime.
lâtifâne:
lâtif bir şekilde, hoş ve
güzel bir şekilde.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
muhafaza:
koruma, saklama.
muhalefet:
bir düşünce, fiil veya
harekete karşı durma.
muttasıl:
bitişik.
mürit:
tarikatte bir şeyh ve
mürşide bağlanarak tarikat
usul ve âdetleri ile tasavvufî
hakikatleri öğrenen kimse.
neşir:
yayma, herkese duyur-
ma, tamim.
said:
saadete eren, Allah’ın rı-
zasına ve ahiret mutluluğuna
kavuşan.
sünnet-i seniye:
Hz. Muham-
med’in (asm) yüce sünneti;
yüksek hâl, söz, tavır ve tas-
vipleri.
tarz:
biçim, suret.
tenvin:
nunlama; iki üstün, iki
esre, iki ötre.
tesis:
kurma, meydana getir-
me.
teşebbüs:
girişim, bir işe giriş-
me.
ulema:
âlimler, bilginler.
ulemaüssû:
kötü âlimler, dün-
yayı dine tercih eden âlimler.
ulûm-i esrariye:
gizli ilimler.
ünvan:
ad, lâkap.
vasıta:
aracılık.
Vehhabî:
Muhammed bin Ab-
dülvehhab tarafından geçen
asırda Arabistan’da meydana
getirilen İslâmî bazı meseleler-
de ifrat eden mezhep.
zalim:
zulmeden, acımasız ve
haksız davranan, gaddar.
ziynet:
süs.
1.
Ben ilmin şehriyim, Ali ise onun kapısıdır. (Tirmizî, Menakıb: 20; Hakîm, Müstedrek, 3:126.)
O
N
S
EKİZİNCİ
L
EM
’
A
| 238 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ