Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 263

yakın olmakla dokuz vecihteki işaretler birbirini teyit etti-
ğinden, sarahat derecesine çıkmış.
(1)
m
án
ær
àp
an
h x
ôn
°T u
?o
c »/
a o
¬o
°So
ôr
Mn
Gn
h@ o
¬o
aÉn
Mn
Én
Á Én
e Ék
¶p
aÉn
M…/
ój/
ôo
ªp
d Én
fn
G
İLM-İ CİFİRLE MANASI:
“On dördüncü asırda ‘el-Kürdî’ lakabıyla yâdedilen
Molla Said, benim müridimdir. O fitne ve belâ asrının her
şer ve fitnesinden, Allah’ın izniyle ve havl-i kuvvetiyle
onun muhafızıyım.”
Evet, Hürriyetten yirmi-otuz sene sonraya kadar, yir-
mi fitne-i azîme içinde fevkalâde bir surette Gavsın o
müridi mahfuz kalmıştır. Korktuğu şer ve mehalikten bir
hıfz-ı gaybî ile kurtulmuştur.
(2)
m
In
ór
?n
H u
…n
G»/
an
QÉn
°S Én
e Gn
Pp
G o
¬r
ãp
Zn
G@Ék
Hp
ôr
¨n
e n
h Ék
br
ôn
°T n
¿Én
c Én
eGn
Pp
G …/
ój/
ôo
e
İLM-İ CİFİRLE MANASI:
“O Gavs’ın müridi olan Said el-Kürdî, Rusya’da esaret-
le Asya’nın şark-ı şimalîsinde ve ehl-i bid’anın eliyle As-
ya’nın garbına nefyolunarak kaldığı miktarca ve Sibirya
taraflarından firar edip fevkalâde çok bilâdı seyr ü seya-
hat etmeye mecbur olduğu zaman, Allah’ın izniyle, havl
ve kuvvet-i Rabbanî ile ona imdat etmişim ve istimdadına
yetişmişim.”
Evet, Hazret-i Gavs’ın müridi ünvanıyla irade ettiği Sa-
id (
RA
), üç sene esaretle Asya’nın şark-ı şimalîsinde me-
halik içinde mahfuz kalıp, üç-dört aylık mesafeyi firar
asır:
yüzyıl.
belâ:
musibet, sıkıntı.
bilâd:
beldeler, diyarlar, mem-
leketler, şehirler.
ehl-i bid’a:
bid’atçılar, doğru
yoldan sapıp hurafelerin pe-
şinden gidenler.
esaret:
esirlik, tutsaklık, hü-
küm altında bulunma.
fevkalâde:
olağanüstü.
firar:
kaçma, gizlice gitme.
fitne:
karışıklık, bozgunculuk,
azgınlık.
fitne-i azime:
toplum içinde
büyük fitne, azgınlık, karışıklık.
garp:
batı, Batı’da kalan bölge-
ler.
havl:
güç, kuvvet.
havl-i kuvvet:
güç ve kuvvet.
Hazret-i Gavs:
Abdulkadir
Geylanî (k.s) Hazretleri.
hıfz-ı gaybî:
gizli koruma.
ilm-i cifir:
cifir ilmi, harflerin
sayı değerlerinden mana çıka-
rarak elde edilen ilim.
imdat:
yardım.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi
yapıp yapmama konusunda
için olan iktidar, güç.
istimdat:
medet dileme, im-
1.
Ben müridimi korktuğu herşeyden muhafaza ederim, onu her türlü kötülük ve fitneden
korurum.
2.
Müridim şarkta ve garpta olduğu zaman, herhangi bir ülkeye gittiğinde ona yardım ederim.
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 263 |
S
EKİZİNCİ
L
EM
A
dat isteme, yardıma çağırma.
kuvvet-i Rabbanî:
her şeyi terbi-
ye ve idare eden Allah’ın kuvveti.
lâkap:
ünvan.
mahfuz:
hıfz olunmuş, korunmuş.
mehalik:
helâk olacak yerler, teh-
likeli yerler veya işler, tehlikeler.
mesafe:
uzaklık, ara.
muhâfız:
koruyucu, bekçi.
mürit:
tarikatta bir şeyh ve mürşi-
de bağlanarak tarikat usul ve
âdetleri ile tasavvufî hakikatleri
öğrenen kimse.
nefy:
sürgün etme, cezalandırarak
başka bir yerde ikamet etmeye
mecbur etme.
sarahat:
sarihlik, açıklık, belirlilik.
seyr:
bir yerden başka bir yere git-
mek için yola çıkma, yolculuk, se-
fer.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şark-ı şimalî:
kuzeydoğu.
şer:
kötülük.
şer:
kötülük.
teyit:
kuvvetlendirme, sağlamlaş-
tırma; doğru çıkarma.
unvan:
ad, isim.
vecih:
cihet, yön.
yâd:
anma.
1...,253,254,255,256,257,258,259,260,261,262 264,265,266,267,268,269,270,271,272,273,...560
Powered by FlippingBook