Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 266

İşte bu
Ék
¶p
aÉn
M…/
ój/
ôo
ªp
d Én
fn
G
fıkrası, bu fakirin mühim sergü-
zeştlerine işaret ettiği gibi, bu fakirin etrafında hizmet-i
Kur’âniye işinde toplanan arkadaşlarımdan dokuz talebe-
sini
Ék
¶p
aÉn
M
ismi ile işaret ediyor.
(1)
m
án
ær
àp
an
h x
ôn
°T u
?o
c »/
a o
¬o
°So
ôr
Mn
Gn
h
fıkrasında iki hüküm var. Bi-
ri şerden, diğeri fitnedendir. Demek ikincisi
(2)
m
án
ær
àp
a u
?o
c »/
a o
¬o
°So
ôr
Mn
Gn
h
ve bu cümle
u
?o
c
şedde sayılmazsa
bin üç yüz kırk dört eder. Evet, bu tarihten şimdiye kadar
çok fitne-i mühimmeden bir himayet-i gaybî ile mahfuz
kaldığımı
(3)
p
án
ªr
©u
æ?p
d Ék
ãj/
ór
ën
J
ilân ediyorum.
İkinci Remiz:
(4)
m
In
ór
?n
H u
…n
G »/
an
QÉn
°S Én
e Gn
Pp
G o
¬r
ãp
Zn
G @ Ék
Hp
ôr
¨n
en
h Ék
br
ôn
°T n
¿Én
c Én
e Gn
Pp
G …/
ój/
ôo
e
fıkrasında bahsettiği ve konuştuğu müridi ise, şarka esa-
reten gittiği tarihi gösterdiği gibi, garba nefyolduğu tarihi
de gösterir. Şöyle ki:
Şu fıkranın hakikî tabiri
(5)
m
¥r
ôn
°T»/
a Gk
Ò/
°Sn
G …/
ój/
ôo
e n
¿Én
c Én
e Gn
Pp
G
oluyor. Demek zaman-ı esaret
m
¥r
ôn
°T »/
a Gk
Ò/
°Sn
G …/
ój/
ôo
e n
¿Én
c Én
e
de çıkıyor. Ve bin üç yüz otuz yedi ediyor. İşte bu fakir,
o tarih-i Arabîde Rus esaretinde, tek başımla Pet-
roğra’dan bir ay şimal-i şark tarafından firar edip, çok
enva-ı mehalik varken, Rusça bilemediğim hâlde, bir
enva-ı mehalik:
türlü türlü tehli-
keler.
esaret:
esirlik, tutsaklık, hüküm
altında bulunma.
esareten:
esir olarak.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
firar:
kaçma, gizlice gitme.
fitne:
karışıklık, bozgunculuk, az-
gınlık.
fitne-i mühimme:
önemli fitne,
azgınlık, bozgunculuk.
garp:
batı, Batı’da kalan bölgeler.
hakikî:
gerçek.
himayet-i gaybî:
gaybî bir şekilde
koruma, muhafaza.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’an hizme-
ti.
hüküm:
karar, emir.
ilân:
yayma, duyurma, bildirme.
mahfuz:
hıfz olunmuş, korunmuş.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mürit:
tarikatta bir şeyh ve mürşi-
de bağlanarak tarikat usul ve
âdetleri ile tasavvufî hakikatleri
öğrenen kimse.
nefy:
sürgün etme, cezalandırarak
başka bir yerde ikamet etmeye
mecbur etme.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delalet
eden işaret ve şekil.
sergüzeşt:
bir kimsenin başın-
dan geçen hâl ve olaylar, serü-
ven, macera.
şark:
doğu, doğu bölgeleri.
şedde:
Arapça ve Farsçada iki
defa okunması gereken bir
harfin üzerine konulan ve o
harfi iki defa okutan işaret.
şer:
kötülük.
şimal-i şark:
Kuzey doğu.
tabir:
yorum, yorumlama.
talebe:
öğrenci.
tarih-i Arabî:
Arabî tarih, Hicrî
tarihe göre.
zaman-ı esaret:
esirlik döne-
mi.
1.
Ben onu her fitne ve şerlerden korurum.
2.
Ben onu her fitneden korurum.
3.
Nimeti yâd ederek.
4.
Müridim şarta ve garbda olduğu zaman, herangi bir ülkeye gitttiğinde ben ona yardım
ederim.
5.
Müridim şarkta esir olduğunda.
S
EKİZİNCİ
L
EM
A
| 266 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
1...,256,257,258,259,260,261,262,263,264,265 267,268,269,270,271,272,273,274,275,276,...560
Powered by FlippingBook