ve
Rumuzat-ı Semaniye
namında bulunan sekiz küçük
risalelerin mahiyetlerini andırır bir tarzda, ibareyi değiş-
tirerek hurufların esrarıyla istimdat etmeye başlaması,
karine-i lâtifesiyle muazzam dua ve münacat ve cami
kasem-i istimdadînin ahirlerinde ve Sözlere ve Mektupla-
ra işaretten sonra
(1)
r
ân
Yn
ôr
°Sn
G p
ôr
°üs
ædGn
h p
ír
àn
Ør
dÉp
H Én
Mn
ƒr
dG p
ìGn
ƒp
H
fıkrasıyla Yirmi Dokuzuncu Mektubun bir kısım esrar-ı
huruf-i Kur’âniyeyi beyan eden
Rumuzat-ı Semaniye
namında sekiz küçük risalelerin en mühimleri ve feth-i
Mekke ve feth-i Şam ve feth-i Kudüs ve feth-i İstanbul gi-
bi çok fütuhat-ı İslâmiyeden gaybî haber veren sure-i
(2)
o
ír
àn
Ør
dGn
h $G o
ôr
°ün
f n
ABÉ n
LGn
Pp
G
’nun esrarını beyanla, fütuhat-ı İs-
lâmiyenin pehlivanı olan Hazret-i İmam-ı Ali’nin (
RA
) na-
zar-ı dikkatini celbeden Fetih ve Nasr risalesine, hem Su-
re-i Fethin en mühim ve en ahir ayetin beş vecihle i’cazı-
nı beyan ve ispat ile, kahraman-ı İslâm Hazret-i İmam-ı
Ali’nin (
RA
) nazar-ı dikkatini celp eden gayet kıymetli olan
ayet-i Fetih risalesi namındaki küçük bir risaleye ima, bel-
ki işaret eder itikadındayım. Böyle itikada iştirak edilmez-
se de itiraz edilmemeli.
Altıncı Remiz:
Madem Hazret-i İmam-ı Ali (
RA
), üstad-ı kudsîsinden al-
dığı derse binaen, Kur’ân’a taallûk eden gelecek hâdisat-
tan haber veriyor. Ve “Benden sorunuz” diye müteaddit
ve doğru haberleri verip bir şah-ı velâyet olduğunu
ahir:
son.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
ayet-i Feth:
Fetih ayeti.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cami:
toplayan, içine alan, kapsa-
yan.
celp:
çekme, kendine çekme.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
esrar:
sırlar, gizli hakikatler.
esrar-ı huruf-i Kur’âniye:
Kur’ân
harflerinin sırları.
feth-i İstanbul:
İstanbul’un müs-
lümanlarca fethedilmesi.
feth-i Kudüs:
Kudüs’ün müslü-
manlarca fethedilmesi.
feth-i Mekke:
Mekke’nin Peygam-
ber Efendimiz tarafından fethi.
feth-i Şam:
Şam’ın Müslümanlarca
fethi.
fıkra:
kısım, bölüm.
fütuhat-ı İslâmiye:
İslâm’ın zafer-
leri, fetihleri.
gaybî:
gaybla ilgili, bilinmeyenle il-
gili.
gayet:
son derece.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
huruf:
harfler.
huruf-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın harf-
leri.
i’caz:
mu’cizelik, insanların benze-
rini yapmaktan âciz kaldıkları şeyi
yapmak.
ibare:
metin, cümle veya bir kaç
cümleden oluşan söz grubu.
ima:
işaretle anlatma, üstü kapalı
ifade etme.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
istimdat:
medet dileme, imdat is-
teme, yardıma çağırma.
iştirak:
katılma, ortak olma.
itikat:
inanç, iman.
itiraz:
kabul etmediğini belirtip
karşı çıkma.
kahramân-ı İslâm:
İslâm kahra-
manı, mücahit.
karine-i lâtife:
anlaşılmayı kolay-
laştıran güzel nükte.
kasem-i istimdâdî:
yardımcı, kuv-
vetlendirici manasındaki yemin.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
niteliği.
muazzam:
çok büyük, ulu, yü-
ce.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münacat:
Allah’a dua etme,
yalvarma, Onun manevî huzu-
runda tazarru ve niyazda bu-
lunma.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nam:
ad.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bak-
ma, dikkatli bakış.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delalet
eden işaret ve şekil.
Rumuzat-ı Semaniye:
sekiz
işaret anlamında Bediüzza-
man Said Nursî’ye ait bir ese-
rin ismi.
Sure-i Feth:
Fetih Suresi;
Kur’ân’ın 48. suresi. Medine’de
nazil olmuştur. 29 ayettir.
taallûk:
alâkalı, münasebetli
olma.
tarz:
biçim, şekil.
üstad-ı kudsî:
kudsî, yüce üs-
tat.
vecih:
cihet, yön.
1.
Fetih ve İlâhî yardım, Esma-i Hüsnanın sırrıyla sür'atli sonuç verirler.
2.
Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman. (Nasr Suresi: 1.)
S
EKİZİNCİ
Ş
UA
| 186 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ