Muhakemat - page 124

İkinci Mesele
Kelâmın hayatlanması ve neşvüneması, manaların te-
cessümüyle ve cemadata nefh-i ruh etmekle bir mükâle-
me ve mübahaseyi içlerine atmaktır. Şöyle:
“deveran” ile tabir olunan, vücutta ve ademde iki şe-
yin mukarenetiyle biri ötekisine illet ve mehaz ve menşe
zannolunması olan itikad-ı örfî üzerine müesses olan
mağlata-i vehmiye üstüne mebnî olan kuvve-i hayalden
neş’et eden sihr-i beyanıyla, sehhar gibi, cemadatı ha-
yatlandırır, birbiriyle söyletir. İçlerine ya adaveti veya
muhabbeti atar. Hem de manaları tecessüm ettirir, ha-
yat verir, içinde hararet-i gariziyeyi derç eder.
eğer istersen, gürültülü menzil ıtlakına şayeste olan bu
beyite gir:
@ /
¬p
?r
£n
e p
âr
ën
J r
øp
e o
±n
Ór
Nn
’r
n
G »/
æ«/
LÉn
æ`o
j
…/
Qr
ón
°U »/
a o
¢Sr
CÉn
«r
dGn
h o
?Én
«r
dGn
h o
?Én
en
’r
G o
ºp
°ün
àr
în
Jn
h
Yani, “Mümatala-i hak perdesi altında hulfü’l-vaad be-
nimle konuşuyor. der: ‘Aldanma!’ onun için, sinemde
ümitlerim yeis ile kavgaya başladılar; o mütezelzil hane
olan sadrımı harap ediyorlar.” göreceksin, nasıl şair-i
sahir emel ve ye’si tecsim etmekle hayatlandırarak, nem-
mam olan ihlâfın fitnesiyle bir muharebe ve muhasamayı
temsil eyledi. güya, sinematograf gibi, bu beyit senin
adavet:
düşmanlık, husumet.
adem:
yokluk.
beyit:
iki mısradan oluşan şiir.
cemadat:
cansız varlıklar.
derç:
sokma, içine alma.
deveran:
dönme, dönüp dolaş-
ma.
emel:
şiddet arzu, ümit.
fitne:
karışıklık, bozgunculuk.
güya:
sanki.
hane:
ev.
hararet-i gariziye:
normal ısı.
hulfü’l-vaad:
sözünden dönme,
verdi€i sözü yerine getirmeme.
ıtlak:
adlandırma, isim verme.
ihlâf:
sözden dönme, cayma.
illet:
sebep, gaye.
itikad-ı örfî:
örfî inanış, toplumun
içinde kabul edilmiş eskiden beri
var olagelen inanış.
kelâm:
söz.
kuvve-i hayal:
hayal kuvvesi, ha-
yal gücü.
ma€lata-i vehmiye:
vehmin, in-
sanı yanıltmak için yanlışı do€ru
göstermesi.
mebni:
bina olunmuş, kurulmuş.
mehaz:
menba, bir şeyin aslının
alındı€ı kaynak.
menşe:
doğuş yeri, kaynak.
u
nsuru
l
-B
elâgaT
| 124 | MuhakeMat
menzil:
ev, oda, yer.
mesele:
önemli konu.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muharebe:
savaşma, savaş.
muhasama:
düşmanlık.
mukârenet:
iki şeyin bitiş-
mesi, beraber olması.
mübahese:
bir iş hakkında iki
veya daha çok kimse arasın-
da edilen söz, sohbet etme.
müesses:
tesis edilmiş, kurul-
muş olan, kurulu.
mükâleme:
konuşma.
mümatala-i hak:
hakkın va-
desini uzatmak; hakkın bor-
cunu geciktirmek.
mütezelzil:
zelzeleye tutulan,
sallanan, sarsılan, titreyen.
nefh-i ruh:
ruhun üflenmesi.
nemmâm:
ara bozan, dedi-
koducu, ko€ucu.
neş’et:
meydana gelme, oluş-
ma, çıkma.
neşvünema:
yayılıp genişle-
me, büyüyüp gelişme.
sadr:
gö€üs, sine.
sehhar:
büyü gibi bir kuvvet-
le çeken, büyüleyici.
sihr-i beyan:
ifadedeki sır;
ifadenin büyü gibi olan tesiri.
sîne:
yürek, kalb, gönül.
sinematograf:
sinema, sine-
ma makinesi.
şair-i sâhir:
büyüleyici dere-
cede etkili şair.
şayeste:
yakışır, uygun, mü-
nasip.
tabir:
ifade.
tecessüm:
cisimleşme, cisim
haline gelme.
tecsim:
cisimlendirme, vücut
verme.
temsil:
misal getirme.
vücut:
varlık.
ye’s:
ümitsizlik.
1...,114,115,116,117,118,119,120,121,122,123 125,126,127,128,129,130,131,132,133,134,...332
Powered by FlippingBook