seni gezdirmek istiyorum. sakın o Makalenin iğlâk-ı üs-
lûbu ve içinde cilveger olan mesailin elbiselerinin perişa-
niyeti seni temaşasından müteneffir etmesin. zira iğlâk
eden, manasındaki dikkat ve kıymettir. Ve perişan eden
ve ziynet-i zahiriyeden müstağni eden, manasındaki ce-
mal-i zatiyesidir.
evet, nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin me-
hirleri dikkattir ve menzilleri dahi kalbin süveydasıdır.
Bunlara giydirdiğim elbise, zamanın modasına muhalif-
tir. zira Şarkî Anadolu mektebi denilen yüksek dağlarda
büyümüş olduğumdan, alaturka terziliğe alışamadım.
Hem de şahsın üslûb-i beyanı, şahsın timsal-i şahsiyeti-
dir. Ben ise, gördüğünüz veya işittiğiniz gibi, halli müş-
kül bir muammayım.
temme… temme…
®
MuhakeMat | 117 |
u
nsuru
’
l
-H
akikaT
timsal-i şahsiyet:
şahsiyeti tem-
sil eden, şahsiyetin sembolü.
üslûb-i beyan:
beyan tarzı, ifade
şekli.
ziynet-i zahiriye:
dış güzellik ve
süs.
alaturka:
Türk tarzında, Türk
usulü.
cemal-i zatiye:
zata ait gü-
zellik.
cilveger:
cilve ve naz eden,
cilveli.
hall:
çözme, karışık bir mese-
leyi şüphe edilmeyecek dere-
cede açıklama.
i€lâk:
sözü karışık ve anlaşıl-
maz bir şekilde söyleme.
i€lâk-ı üslûp:
üslûbun, ifade
tarzının kapalı oluşu, anlaşıl-
masının zorlu€u.
isti€na:
ihtiyaçsızlık, gerek
duymazlık.
kıymet:
de€er.
mehr:
evlenirken erkek tara-
fından kadına verilen nikah
bedeli.
mektep:
e€itim ve ö€retim
kuruluşu.
menzil:
ev, oda, yer.
mesail:
meseleler.
muamma:
anlaşılmaz, çözül-
mesi güç iş, anlamı gizli ve
güç anlaşılır söz.
muhalif:
zıt, aykırı.
müsta€ni:
tenezzül etme-
yen, gerekli bulmayan.
müşkül:
güç, zor, çetin.
müteneffir:
nefret eden, tik-
sinen, i€renen.
nazenin:
nazlı.
perişaniyet:
perişanlık, karı-
şık ve da€ınık olma, acınacak
halde bulunma.
süveyda:
kalbin ortasında
bulundu€una inanılan küçük
siyah nokta, kara benek.
şarkî:
do€u, şark ile ilgili.
temaşa:
hayretle ve dikkatle
bakma, seyretme.
temme:
tamam oldu, ta-
mamlandı, bitti.