Mesnevi-i Nuriye - page 303

taallûk ve tecelli eden
Alîm
ismiyle bir zerreye taallûk
eden
Hâlık
ismi, müsemmada müttehittirler. Hurma
ağacına taallûk eden
Musavvir
ismiyle de, semeresine ta-
allûk ve tecelli eden Münşî ismi, müsemmada müttehit-
tirler. zaten, en büyük şeye tecelli eden isim ile, en kü-
çük bir şeye de tecelli etmemesi muhaldir.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Mümkin
ünvanı altındaki eşyanın vücudunda tagayyür
var; yani keyfiyetleri, hâlleri değişir. Binaenaleyh, müm-
kin olan bir şeyin daima bir hâlde tevakkuf ve sükût et-
mekle atalette kalması, o şeyin ahval ve keyfiyetleri için
bir nevi ademdir. Çünkü, o şeyin istikbal hâlleri ademde
kalır, yol bulup vücuda gelemez. Adem ise, büyük bir
elem ve bir şerr-i mahzdır.
Binaenaleyh, faaliyette lezzet olduğu gibi, ahval ve şu-
unatta da bir tebeddül olup, bu tahavvül ve tebeddülden
neş’et eden teessürat, teellümat, bir cihetten çirkin ise
de, birkaç cihetten de güzeldir.
evet, bir şeyin şekillerinde vukua gelen devir ve teslim
sırasında gidenler müteessir, gelenler de memnun olur-
lar. Ve bu sayede hayat tasaffi eder, temizlenir; vücut da
teceddüt eder.
ì@í
Mesnevî-i nuriye | 303 |
Z
erre
taallûk:
alâkalı, münasebetli ol-
ma.
tagayyür:
değişme, başkalaşma.
tahavvül:
değişme, dönüşme,
başkalaşma.
tasaffi:
saflaşma, durulaşma, te-
mizlenme.
tebeddül:
başkalaşma, değişme.
teceddüt:
tazelenme, yenilenme.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
teellümat:
teellümler, elem, ke-
der, acı duymalar, tasalanmalar.
teessürat:
teessürler, kederler,
elemler, acılar.
tevakkuf:
duraklama, durma.
ünvan:
şöhret, ad, isim.
vücut:
beden, varlık.
vuku:
olma, gerçekleşme, meyda-
na gelme.
zerre:
en küçük parça, molekül,
atom.
adem:
yokluk.
ahval:
haller, durumlar.
Alîm:
her şeyi hakkıyla bilen
Allah.
atalet:
tembellik, hareketsiz-
lik, çalışmama.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
cihet:
yön.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ıztırap.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şe-
yi yoktan var eden, yaratıcı;
Allah.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz
kardeşim, bil ki!
istikbal:
gelecek.
keyfiyet:
bir şeyin nasıl oldu-
ğu, nitelik.
muhal:
imkânsız.
mümkin:
mümkün, olabilir
olanlar, yaratılanlar.
Münşî:
inşa suretinde de ger-
çek yaratıcı olan Allah.
Musavvir:
yarattıklarını istedi-
ği sıfat ve seçtiği-maddî, ma-
nevî-surette yaratan; Allah.
müsemma:
isimlendirilmiş, ad
verilmiş.
müteessir:
teessüre kapılan,
hüzünlü, kederli, mahzun.
müttehit:
ittihat eden, birle-
şen, birlik olmuş.
neş’et:
meydana gelme, oluş-
ma, çıkma.
nevi:
çeşit, tür.
semere:
meyve, yemiş.
şerr-i mahz:
tamamen kötü-
lük, iyi tarafı hiç olmayan; za-
rarı, fenalığı yüzde yüz olan
şer ve musibet.
sükût:
değerden düşme, de-
ğerini yitirme; susma.
şuunat:
şuunlar, keyfiyetler,
hâller; işler.
1...,293,294,295,296,297,298,299,300,301,302 304,305,306,307,308,309,310,311,312,313,...528
Powered by FlippingBook