kader hâkimdir. Meşiet-i İlâhiye, meşiet-i insaniyeyi geri
verir,
(1)
o
ön
ün
Ñ r
dG n
»p
ªo
Y o
Qn
ón
?r
dG n
A B É n
L Gn
P p
G
hükmünü icra eder.
kader söylese, iktidar-ı beşer konuşmaz, ihtiyâr-ı cüz’î
susar.
İkİNCİ SuaLİNİZİN MeaLİ:
Hazret-i Ali (
rA
) zamanında başlayan muharebelerin
mahiyeti nedir? Muhariplere ve o harpte ölen ve öldürü-
lenlere ne nam verebiliriz?
elcevap:
Cemel Vak’ası denilen Hazret-i Ali ile Haz-
ret-i talha ve Hazret-i zübeyir ve Aişe-i sıddıka (radıyal-
lahü teâlâ aleyhim ecmain) arasında olan muharebe,
adalet-i mahza ile adalet-i izafiye’nin mücadelesidir. Şöy-
le ki:
Hazret-i Ali, adalet-i mahzayı esas edip, Şeyheyn za-
manındaki gibi o esas üzerine gitmek için içtihat etmiş.
Muarızları ise, Şeyheyn zamanındaki saffet-i İslâmiye
adalet-i mahzaya müsait idi; fakat mürur-i zamanla İslâ-
miyet’leri zayıf muhtelif akvam hayat-ı içtimaiye-i İslâmi-
yeye girdikleri için, adalet-i mahzanın tatbikatı çok müş-
kül olduğundan, “ehvenişerri ihtiyâr” denilen adalet-i
nisbiye esası üzerine içtihat ettiler. Münakaşa-i içtihadiye
siyasete girdiği için, muharebeyi intaç etmiştir.
Madem sırf lillâh için ve İslâmiyet’in menafii için içti-
hat edilmiş ve içtihattan muharebe tevellüt etmiş; elbet-
te hem katil, hem maktul, ikisi de ehl-i cennettir, ikisi de
adalet-i izafiye:
izafî adalet, top-
lumun selâmeti için ferdin cüz’î
hukukunun feda edilmesini ön-
görebilen adalet anlayışı.
adalet-i mahza:
tam adalet, top-
lumun selâmeti için ferdin cüz’î
hukukunun feda edilemeyeceğini
esas alan adalet anlayışı.
adalet-i nisbiye:
nisbî adalet,
tam ve eksiksiz adaletin (adalet-i
mahza) uygulanması mümkün
olmadığında ehvenişerrin (daha
az kötü) tercih edildiği ruhsat-ı
şer’iye dahilindeki adalet.
akvam:
milletler, kavimler.
ehl-i cennet:
cennet ehli, cennet-
lik.
ehvenişer:
iki şerden daha az za-
rarlı olan.
hadis:
Hz. Muhammed’e (
ASM
) ait
söz, emir, fiiller.
hâkim:
hükmeden.
harp:
savaş.
hayat-ı içtimaiye-i İslâmiye:
İs-
lâmın sosyal hayatı.
hüküm:
karar, emir.
icra etme:
yürütme, yerine getir-
me.
içtihat:
dinen kesin olarak belir-
tilmeyen bir konuda âlimlerin
Kur’ân ve hadisten hüküm çıkar-
maları.
ihtiyâr:
seçme, tercih etme.
ihtiyâr-ı cüz’î:
cüz’î irade, insana
ait sınırlı seçme ve dileme özgür-
lüğü..
iktidar-ı beşer:
insanın iktidar
kabiliyeti ve gücü.
intaç etme:
netice verme.
itibarıyla:
bakımından.
kader:
Cenab-ı Hakkın takdir ve
tayin etmesi.
lillâh:
Allah için.
mahiyet:
hakikat, iç yüz, asıl,
esas.
maktul:
öldürülen.
mana:
anlam.
meal:
anlam.
menafi:
menfaatler, faydalar.
meşiet-i İlâhiye:
Cenab-ı Hakkın
bilgisi, arzusu, isteği ve irade-
si, Allah’ın varlıklar üzerindeki
iradesi.
meşiet-i insaniye:
insanların
bilgisi ve iradesi dahilinde
olan, insana ait irade, dileme.
muarız:
karşı çıkan, muhalif.
muharebe:
savaş, harp.
muharip:
harp eden, savaşan.
muhtelif:
çeşitli, farklı.
mücadele:
savaşma.
münakaşa-i içtihadiye:
içti-
hat konusunda yapılan tartış-
ma.
mürur-i zaman:
zamanın
geçmesi.
müsait:
uygun.
müşkül:
zor.
nam:
ad.
saffet-i İslâmiye:
İslâmiyetin
saflığı, temizliği.
sırf:
sadece, yalnızca.
siyaset:
politika, devlet idare-
si.
sual:
soru.
Şeyheyn:
iki şeyh. Hz. Ebu
Bekir ve Hz. Ömer’e verilen
ünvan.
tatbikat:
uygulamalar, yerine
getirmeler.
tevellüt etme:
doğma, mey-
dana gelme.
zaif:
zayıf.
o
n
B
eşinci
m
ekTup
| 88 | Mektubat
1.
Kader gelince, gören göz görmez olur. (Mana itibarıyla hadis: Feyzü’l-Kadîr, hadis no: 3312;
Fethu’l-Kebir, 3:37, 366; Kenzü’l-Ummal, hadis no: 3312.)