Mektubat - page 84

OnBeşinciMektup
(2)
/
? p
ór
ª n
ë
p
H
o
í pq
Ñ° n
ù o
j s
’p
G m
Ar
?n
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
|}
o
¬n
fÉ n
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
A
ZİZ
Kardeşim,
SeNİN bİRİNCİ SuaLİN kİ:
sahabeler nazar-ı velâyetle müfsitleri neden keşfede-
mediler? tâ, Hulefa-i raşidînin üçünün şehadetini neti-
ce verdi. Hâlbuki, küçük sahabelere, büyük velîlerden
daha büyük deniliyor.
elcevap:
Bunda İki Makam var.
Birinci Makam
:
dakik bir sırr-ı velâyetin beyanıyla
sual halledilir. Şöyle ki:
sahabelerin velâyeti, velâyet-i kübra denilen veraset-i
nübüvvetten gelen, berzah tarikına uğramayarak doğru-
dan doğruya zahirden hakikate geçip, akrebiyet-i İlâhiye-
nin inkişafına bakan bir velâyettir ki; o velâyet yolu, ga-
yet kısa olduğu hâlde gayet yüksektir, harikaları az, fakat
meziyyatı çoktur. keşif ve keramet orada az görünür.
Hem, evliyanın kerametleri ise, ekserîsi ihtiyârî değil.
Ummadığı yerden, ikram-ı İlâhî olarak bir harika ondan
zuhur eder. Bu keşif ve kerametlerin ekserîsi de, seyrü-
sülûk zamanında tarikat berzahından geçtikleri vakit, adî
adî:
bayağı, aşağı, sıradan, basit.
akrebiyet-i İlâhiye:
Allah’ın kula
olan yakınlığı.
aziz:
muhterem.
berzah:
iki şey arasındaki aralık.
beyan:
anlatma, açıklama.
dakik:
ince.
ekserî:
çoğu zaman, çok defa, ço-
ğunlukla.
evliya:
velîler, Allah dostları.
gayet:
son derece, çok.
hakikat:
gerçek, asıl.
hâlbuki:
oysa ki.
Hulefa-i Raşidîn:
doğru yolda
olan dört büyük halife: Hz. Ebu
Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz.
Ali.
ihtiyârî:
isteğe bağlı, bir kimsenin
isteğine bırakılmış olan.
ikram-ı İlâhî:
Allah’ın ikram ve
ihsanı.
inkişaf:
açılma, ortaya çıkma.
keramet:
Allah’ın velî kullarında
görülen olağanüstü hâller.
keşfetmek:
olacak bir şeyi önce-
den anlamak.
keşif:
Allah tarafından ilham edil-
me, kalp gözüyle görme.
kusur:
noksan, özür.
meziyyat:
meziyetler, üstünlük
vasıfları, özellikler.
müfsit:
fesat çıkaran, bozguncu.
nazar-ı velâyet:
velîlik bakışı.
netice:
sonuç.
noksan:
eksiklik.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü
görmekle şereflenen ve onun
sohbetlerine katılan mü’min
kimse.
seyrüsülûk:
bir terbiye yolu-
na girip devam etme.
sırr-ı velâyet:
velîlik sırrı.
sual:
soru.
şehadet:
şehitlik.
tarik:
yol..
tarikat:
Allah’a ulaşmak için
şeyhin yönetiminde müridin
takip edeceği terbiye ve usul
yolu.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık ol-
mayan şeylerden uzak ve yü-
ce tutma.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tut-
ma.
velâyet:
velîlik, Allah dostlu-
ğu.
velâyet-i kübra:
en büyük
velîlik.
velî:
Allah dostu.
veraset-i nübüvvet:
Pey-
gamber vârisliği.
zahir:
görünen, dış görünüş.
zuhur:
görünme, meydana
çıkma.
o
n
B
eşinci
m
ekTup
| 84 | Mektubat
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
1...,74,75,76,77,78,79,80,81,82,83 85,86,87,88,89,90,91,92,93,94,...1086
Powered by FlippingBook