OnÜçüncüMektup
(2)
/
? p
ór
ª n
ë
p
H
o
í pq
Ñ° n
ù o
j s
’p
G m
Ar
?n
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
|}
/
¬p
ª°r
SÉp
H
(4)
…'
ƒn
¡r
dG n
™n
Ñ`s
JG p
øn
e '
¤n
Y o
?n
Ón
Ÿr
Gn
h ...
(3)
…'
óo
¡r
dG n
™n
Ñ`s
JG p
øn
e '
¤ n
Y o
?n
Ó° s
ùdn
G
A
ZİZ
Kardeşlerim,
Hâl ve istirahatimi ve vesika için adem-i müracaatımı
ve hâl-i âlem siyasetine karşı lâkaytlığımı pek çok soru-
yorsunuz. Şu sualleriniz çok tekerrür ettiğinden, hem
manen de benden sorulduğundan, şu üç suale yeni said
değil, belki eski said lisanıyla cevap vermeye mecbur ol-
dum.
bİRİNCİ SuaLİNİZ:
İstirahatin nasıl? Hâlin nedir?
elcevap:
Cenab-ı erhamürrâhimîn’e yüz bin şükür
ediyorum ki, ehl-i dünyanın bana ettiği enva-ı zulmü, en-
va-ı rahmete çevirdi. Şöyle ki:
siyaseti terk ve dünyadan tecerrüt ederek bir dağın
mağarasında ahireti düşünmekte iken, ehl-i dünya, zul-
men beni oradan çıkarıp nefyettiler. Hâlık-ı rahîm ve
Hakîm o nefyi bana bir rahmete çevirdi. emniyetsiz ve
ihlâsı bozacak esbaba maruz o dağdaki inzivayı emniyet-
li, ihlâslı Barla dağlarındaki halvete çevirdi. rusya’da
Mektubat | 77 |
o
n
Ü
çÜncÜ
m
ekTup
Hâlık-ı Rahîm:
sonsuz merhamet
ve şefkat sahibi yaratıcı, Allah.
hâl-i âlem:
dünya durumu hâli;
şimdiki hâl ve yaşama şekli.
halvet:
yalnızlık, tek başına kal-
ma.
ihlâs:
samimiyet ; ibadet ve dav-
ranışlarda Allah rızasından başka
bir şeyi düşünmemek.
ihlâs:
samimiyet; ibadet ve dav-
ranışlarda Allah rızasından başka
bir şeyi düşünmemek.
inziva:
yalnızlığa çekilme, dünya
işlerinden vazgeçme.
istirahat:
dinlenme; rahat, huzur.
lâkayt:
karışmayan, ilgisiz, kayıt-
sız.
lisan:
dil.
manen:
mana itibarıyla; manevî
olarak.
maruz:
bir şeyin tesiri altında bu-
lunma, uğrama.
mecbur olmak:
bir işi yapma zo-
runda kalmak.
nefis:
insanı devamlı kötülüğe
sevk eden duygu.
nefiy:
sürgün etme.
nefyetmek:
sürgüne göndermek.
rahmet:
merhamet etme, bağış-
lama, esirgeme.
selâm:
rahatlık, esenlik; dünya-
daki belâlar ile ahiretteki azaptan
kurtulma.
siyaset:
politika, devlet yönetimi
sanatıyla ilgili görüş, anlayış.
sual:
soru.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahibine
karşı minnet duyma, teşekkür.
tâbi:
uyan, itaat eden.
tecerrüt etmek:
soyutlanmak,
sıyrılmak, her şeyden uzaklaş-
mak.
tekerrür etmek:
tekrarlanmak.
terk:
bırakma, vazgeçme.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tutma,
Cenab-ı Hakkı şanına lâyık ifade-
lerle anma.
vesika:
belge; hükümet tarafın-
dan verilen izin kâğıdı.
zulmen:
zulümle.
adem-i müracaat:
müracaat
etmeme, başvurmama.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
arzu:
istek, heves.
aziz:
muhterem, değerli.
Cenab-ı erhamürrâhimîn:
rahmet, yardım ve lütuf sa-
hiplerinin en merhametlisi
olan azamet sahibi olan yüce
Allah.
ehl-i dünya:
dünyaya dalıp,
ahireti düşünmeyen.
emniyet:
güvenlik.
enva-ı rahmet:
rahmet çeşit-
leri.
enva-ı zulüm:
zulüm çeşitle-
ri.
esbap:
sebepler.
Hakîm:
her şeyi bir maksatla
uygun yaratan, hikmet sahibi
Allah.
hâl:
durum, vaziyet.
1.
Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Selâm doğru yola tâbi olanların üzerine olsun. (Taha Suresi: 47.)
4.
Kınama ve azar da nefsin heva ve arzularına uyanlara olsun.
?
OnÜçüncüMektup, Bar-
la’da 1929’da Türkçe
olarak telif edilmiştir.