hiçbir kısım çekinmemek ve ittiham etmemek gerekir.
Meğer, dinsizliği ve zındıkayı siyaset zannedip ona taraf-
girlik eden insan suretinde şeytanlar ola veya beşer kıya-
fetinde hayvanlar ola!
elhamdülillâh, siyasetten tecerrüt sebebiyle, kur’ân’ın
elmas gibi hakikatlerini propaganda-i siyaset ittihamı al-
tında cam parçalarının kıymetine indirmedim. Belki, git-
tikçe o elmaslar kıymetlerini her taifenin nazarında par-
lak bir tarzda ziyadeleştiriyor.
r
¿n
G n
B ’ r
ƒn
d n
…p
ón
àr
¡n
æp
d É s
æ`o
c Én
en
h Gn
ò'
¡p
d Én
æj'
ón
g…/
òs
dG ! o
ór
ªn
`?r
G Gƒo
dÉn
bn
h
(1)
u
?n
?r
Ép
H Én
æu
Hn
Q o
?°o
So
Q r
ä n
ABÉ n
L r
ón
?n
d *G Én
æj'
ón
g
(2)
? /
bÉ n
Ñr
dGn
ƒo
g ? /
bÉ n
Ñr
dn
G
Sa i d Nu r s î
[]
OnDördüncüMektup
telif edilmemiştir.
®
Mektubat | 83 |
o
n
Ü
çÜncÜ
m
ekTup
tarz:
biçim, şekil.
tecerrüt:
soyutlanma, sıyrılma.
telif:
yazma, yazılma.
zan:
sanma.
zındıka:
dinsizlik, inançsızlık.
ziyadeleştirmek:
arttırmak, faz-
lalaştırmak.
bâkî:
yok olmayan sürekli ve
kalıcı olan, bütün varlıklar
yok olurken yok olmayan; Al-
lah.
beşer:
insan.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun.
elmas:
mec. çok değerli.
hak:
doğru, gerçek.
hakikat:
gerçeklik, doğruluk.
hamd:
teşekkür, şükran, öv-
gü.
hidayet etmek:
doğru yolu
göstermek.
ittiham etme:
suçlama.
ittiham:
suç altında bulunma.
kıymet:
değer.
nazar:
bakış, itibar, görüş.
propaganda-i siyaset:
siya-
set propagandası.
saadet:
mutluluk.
siyaset:
politika.
suret:
biçim, görünüş.
şer:
kötülük.
taife:
topluluk, grup.
tarafgirlik:
taraftarlık, taraf
tutma.
1.
“Bizi bu saadete eriştiren Allah’a hamd olsun. Yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendili-
ğimizden buna erişemezdik. Gerçekten, Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler”
derler. (A’raf Suresi: 43.)
2.
Bâkî olan yalnız Allah’tır.