ÜÇÜNCÜ NÜkte
surelerin başlarındaki huruf-i mukattaa, İlâhî bir şifre-
dir; has abdine onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. o
şifrenin miftahı, o abd-i hastadır, hem onun veresesinde-
dir. kur’ân-ı Hakîm madem her zaman ve her taifeye hi-
tap ediyor; her asrın her tabakasının hissesini cami çok
mütenevvi vücuhları, manaları olabilir. selef-i salihîn ise,
en halis parça onlarındır ki, beyan etmişler. ehl-i velâyet
ve tahkik, seyrüsülûk-i ruhaniyeye ait çok muamelât-ı
gaybiye işaratını onlarda bulmuşlar.
İşaratü’l-İ’caz
tefsi-
rinde, el-Bakara suresinin başında i’caz-ı belâgat nokta-
sında bir nebze onlardan bahsetmişiz; müracaat edilsin.
DÖRDÜNCÜ NÜkte
kur’ân-ı Hakîm’in hakikî tercümesi kabil olmadığını
Yirmi Beşinci söz ispat etmiştir. Hem manevî i’cazında-
ki ulviyet-i üslûp ise, tercümeye gelmez. Manevî i’cazın-
da olan ulviyet-i üslûp cihetinden gelen zevk ve hakikati
beyan ve ifham etmek pek müşkül. Fakat yolu göster-
mek için bir iki cihete işaret edeceğiz. Şöyle ki:
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan,
(1)
r
ºo
µp
fGn
ƒr
dn
Gn
h r
ºo
µp
àn
æ°p
ùr
dn
G o
±n
Óp
àr
NGn
h ¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ª°s
ùdG o
?r
?n
N /
¬p
JÉn
j'
G r
øp
en
h
Ék
?r
?n
N r
ºo
µp
JÉn
¡s
eo
G p
¿ƒo
£o
H?/
a r
ºo
µo
?o
?r
în
j
(2)
@ /
¬p
æ«/
ªn
«p
H l
äÉs
jp
ƒr
£n
e o
äGn
ƒ'
ª°s
ùdGn
h
?/
a ¢n
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ª°s
ùdG n
?n
?n
N
(3)
@ m
å'
?n
K m
äÉn
ªo
?o
X ?/
a m
?r
?n
N p
ór
©n
H r
øp
e
(6)
@
m
Is
Qn
P o
?Én
?ãp
e o
¬r
æn
Y o
Üo
õr
©n
j n
’
(5)
@
/
¬p
Ñr
?n
bn
h p
Ar
ôn
Ÿr
G n
ør
«n
H o
?ƒ o
ë
n
j
(4)
@
m
?É s
j n
G p
á s
àp
°S
hakikî:
gerçek.
halis:
saf, temiz, katıksız.
has:
seçkin, özel.
hisse:
pay.
hitap:
bir topluluğa karşı konuş-
ma, nutuk.
huruf-i mukattaa:
sure başların-
da bulunan ve birer İlâhî şifre ma-
hiyetini taşıyan harfler.
i’caz:
mu’cizeli oluş.
i’caz-i belâgat:
belâgatin mu’ci-
zeliği, Kur’ân-ı Kerîm’in eşsiz, düz-
gün, kusursuz oluşundaki mu’ci-
zelik.
ifham:
anlatma.
İlâhî:
Allah’a ait.
ispat:
doğruyu delil göstererek
meydana koyma.
işarat:
işaretler, belirtiler.
İşaratü’l-İ’caz:
Risale-i Nur Külli-
yatından bir eser.
işaret:
gösterme, bildirme.
işaret-i gaybiye:
gaybî işaret,
herkesin fark edemediği gizli be-
lirti.
kabil:
mümkün.
kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve su-
resinde sayısız hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
manevî:
madde dışı olan, mana-
ya ait.
miftah:
anahtar.
muamelât-ı gaybiye:
gaybî olan
muamele ve işleyişler.
müracaat:
başvurma.
müşkül:
zor.
mütenevvi:
çeşitli.
nebze:
bir parça.
nükte:
ince manalı söz.
Selef-i Salihîn:
Ehl-i Sünnet ve
Cemaatin ilk rehberleri ve Ashap
ile Tabiînin ileri gelenleri olan ilk
devir İslâm büyükleri.
seyrüsülûk-i ruhaniye:
manevî
inkişaf için bir terbiye ve eğitim
yoluna girip onda devam etme.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
şifre:
işaretle olan yazı tarzı.
tabaka:
topluluk, zümre, katman.
taife:
grup, topluluk.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakımın-
dan izahı.
tercüme:
çeviri.
ulviyet-i üslûp:
üslûptaki, anla-
tım tarzındaki yücelik.
verese:
vârisler.
vücuh:
vecihler, yönler.
abd:
kul.
abd-i has:
özel ve ayrıcalıklı
kul.
asır:
yüzyıl, çağ.
bahsetme:
konuşma, üzerin-
de söz söyleme.
beyan:
anlatma, açıklama.
cami:
kapsamlı, içine alan.
cihet:
yön, taraf.
ehl-i velâyet ve tahkik:
velî-
ler, maneviyat âlemlerinde
iman hakikatlerini delilleriyle
bilen ve ispat eden Allah dos-
tu âlim kimseler.
hakikat:
gerçek.
Mektubat | 663 |
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
1.
Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin, seslerinizin ve simalarınızın farklı-
lığı da yine Onun ayetlerindendir. (Rum Suresi: 22.)
2.
Gökler de Onun kudretiyle dürülmüş olacaktır. (Zümer Suresi: 67.)
3.
O sizi, annelerinizin karnında üç karanlık içinde, bir yaratılıştan diğerine çevirerek yaratmış-
tır. (Zümer Suresi: 6.)
4.
Gökleri ve yeri altı günde yarattı. (A’raf Suresi: 54.)
5.
Allah, kişi ile onun kalbi arasına girer. (Enfal Suresi: 24.)
6.
Zerre miktar bir şey dahi Ondan uzak kalmaz. (Sebe Suresi: 3.)