Mektubat - page 294

İkİNCİ kISIM
İrhasattan ve delâil-i nübüvvetten maksat şudur ki:
“Bi’set-i Ahmediyeden evvel, zaman-ı fetrette kâhinler,
hem o zamanın bir derece evliya ve arif-i billâh olan bir
kısım insanları, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın
geleceğini haber vermişler ve ihbarlarını da neşretmişler,
şiirleriyle gelecek asırlara bırakmışlar. onlar çoktur.
n
Biz, ehl-i siyer ve tarihin nakil ve kabul ettikleri meş-
hur ve münteşir olan bir kısmını zikredeceğiz.
Ezcümle
, Yemen padişahlarından tübba isminde bir
melik, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın evsafını
eski kitaplarda görmüş, iman etmiş. Şöyle bir şiirini ilân
etmiş:
p
ºn
°ùs
ædG ip
QÉn
H $G n
øp
e l
?ƒo
°Sn
Q o
¬s
fn
G @ n
ón
ªr
Mn
G '
¤n
Y o
är
óp
¡n
°T
x
ºn
Y n
ør
HGn
h o
¬n
d Gk
ôj
p
Rn
h o
âr
æo
µn
d @ p
?p
ôr
ªo
Y '
‹p
G i
p
ôr
ªo
Y s
óo
e r
ƒn
?n
a
Yani, “
Ben,Ahmed’in(
AsM
)
risaletinitasdikediyorum.
Benonunzamanınayetişseydim,onavezirveammizade
olurdum
.” (Yani, Ali gibi olurdum.)
(1)
İkincisi
: Meşhur kuss bin saide ki, kavm-i Arabın en
meşhur ve mühim hatibi ve muvahhit bir zat-ı ruşenza-
mirdir. İşte şu zat da, bi’set-i nebevîden evvel risalet-i Ah-
mediyeyi şu şiirle ilân ediyor:
n
åp
©o
H r
ón
b m
q
»p
Ñn
f n
ôr
«n
N n
ón
ªr
Mn
G Én
æ«
p
a n
?n
°Sr
Qn
G
(2)
s
åo
Mn
h l
Ör
cn
Q o
¬n
d s
èn
Y Én
e*G p
¬r
«n
?n
Y
s
¤n
°U
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
ammizade:
amca çocuğu.
arif-i billâh:
Allah’ı bilen, tanıyan.
asır:
yüzyıl, çağ.
bi’set-i ahmediye:
Hz. Muham-
med’in peygamber olarak gönde-
rilmesi.
bi’set-i nebevî:
Hz. Muhammed’in
peygamberlikle görevlendirilme-
si.
delâil-i nübüvvet:
Peygamber
Efendimizin (
ASM
) peygamberlik de-
lilleri.
ehl-i siyer:
Peygamber Efendimi-
zin hayatını araştıranlar.
evliya:
velîler, Allah dostları.
evsaf:
vasıflar, özellikler.
evvel:
önce.
hatip:
topluluğa karşı konuşan,
güzel ve düzgün söz söyleyen.
ihbar:
haber verme, bildirme, du-
yurma.
ilân etmek:
açıklamak, herkese
duyurmak.
iman:
inanma.
irhasat:
Hz. Muhammed’in pey-
gamberliğinden evvel meydana
gelen ve peygamber olacağına
işaret eden harika hâller, belirti-
ler.
kafile:
birlikte yolculuk eden top-
luluk.
kâhin:
gelecekten haber vermek
iddiasında bulunan kimse.
kavm-i arap:
Arap kavmi, milleti.
maksat:
kastedilen, varılmak is-
tenen nokta.
melik:
hükümdar, padişah, kral.
meşhur:
tanınmış, şöhretli, ünlü.
muvahhit:
Allah’ı birleyen, Cenab-
ı Hakkın varlığına ve birliğine ina-
nan.
mühim:
önemli.
münteşir:
yayılmış, duyulmuş.
nakil:
aktarma, anlatma.
neşretmek:
yaymak.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim ve Allah’ın insanlara bir
elçisi olan Hz. Muhammed.
risalet:
resullük, elçilik, pey-
gamberlik.
risalet-i ahmediye:
Peygam-
ber Efendimizin peygamberli-
ği.
salât:
rahmet, Hz. Peygambe-
re dua.
tasdik etmek:
doğrulamak,
kabul etmek.
teşvik:
şevklendirmek, cesa-
ret vermek.
vezir:
hükümdar vekili.
zaman-ı fetret:
fetret zama-
nı, insanlara peygamber gön-
derilmeyen manevî buhran za-
manı.
zat:
kişi, şahıs, fert.
zat-ı ruşenzamir:
hakikatleri
bilen, gönlü aydın kişi.
zikir:
anma, bildirme.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 294 | Mektubat
1.
İbni Kesir, el-Bidayeve’n-Nihaye, 2:166; Kadı İyaz, Şifa, 1:363.
2.
Bize, gönderilenlerin en hayırlısı, peygamberlerin en üstünü olarak Ahmed’i gönderdi. Kafi-
leler onu ziyaret için yollara düştükçe ve bu teşvik edildikçe, Allah ona salât eylesin. (Kadı
İyaz, Şifa, 1:363.)
1...,284,285,286,287,288,289,290,291,292,293 295,296,297,298,299,300,301,302,303,304,...1086
Powered by FlippingBook