Mektubat - page 285

• zebur’un ayeti:
Gk
óu
«n
°S Ék
bp
OÉn
°U Gk
ós
ªn
ëo
en
h n
ón
ªr
Mn
G »s
ªn
°ùo
j w
»p
Ñn
f n
?n
ór
©n
H »
p
Jr
Én
j o
Oo
hGn
O Én
j
(1)
l
án
eƒo
Mr
ôn
e o
¬o
às
eo
G
Hem Abâdile-i seb’adan ve kütüb-i sabıkada çok tet-
kikat yapan Abdullah ibni Amr İbnü’l-As ve meşhur ule-
ma-i Yehuddan en evvel İslâm’a gelen Abdullah ibni se-
lâm ve meşhur kâ’bü’l-Ahbar denilen Benîisrailin allâme-
lerinden, o zamanda daha çok tahrifata uğramayan tev-
rat’ta aynen şu gelecek ayeti ilân ederek göstermişler.
Ayetin bir parçası şudur ki: Hazret-i Mûsa ile hitaptan
sonra, gelecek peygambere hitaben şöyle diyor:
n
Ú
pq
«p
q
eo
Óp
d Gk
Rr
ôp
Mn
h Gk
ôj
p
õn
fn
h Gk
öp
q
ûn
Ño
en
h Gk
ó p
gÉn
°T n
?Én
ær
?n
°Sr
Qn
G B É s
f p
G t
»p
Ñs
ædG Én
¡t
jn
G Én
j
m
ÜÉs
în
°U n
’n
h m
ß«
p
?n
Z n
’n
h x
ßn
Øp
H n
¢ùr
«n
d n
?u
cn
ƒn
ào
Ÿr
G n
?o
àr
«s
ªn
°S …
p
ór
Ñn
Y n
âr
fn
G
o
¬n
°†p
Ñr
?n
j r
øn
dn
h o
ôp
Ør
¨n
jn
h ƒo
Ør
©n
j r
?n
H n
án
Äp
q
«°s
ùdG p
án
Äp
q
«°s
SÉp
H o
™n
ar
ón
j n
’n
h p
¥Gn
ƒr
°Sn
’r
Gp
?a
(2)
*G s
’ p
G n
¬'
d p
G n
B’ Gƒo
dƒo
?n
j r
¿n
Ép
H n
ABÉ n
Lr
ƒn
©r
dG n
ás
?p
Ÿr
G p
¬p
H n
º«
p
?o
j »
s
àn
M*G
• tevrat’ın bir ayeti daha:
p
?És
°TÉp
H o
¬o
µ
r
?o
en
h n
án
Ñr
«n
£p
H o
¬o
Jn
ôr
ép
gn
h n
ás
µ
n
ªp
H o
?o
óp
dr
ƒn
e$G o
?ƒo
°Sn
Q l
ós
ªn
ëo
e
(3)
n
¿ho
OÉ s
ªn
?r
G o
¬o
às
eo
Gn
h
İşte şu ayette “Muhammed” lâfzı, “Muhammed” ma-
nasında süryanî bir isimde gelmiştir.
Mektubat | 285 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
abâdile-i Seb’a:
hadis, İslâm hu-
kuku, Tefsir gibi ilimlerde otorite
kabul edilen “Yedi Abdullahlar” is-
miyle şöhret bulmuş Sahabîler.
allâme:
büyük bilgin, ilmî seviye-
si çok yüksek olan âlim.
ayet:
Tevrat’tan bir cümle; Ze-
bur’dan bir cümle; delil.
benîisrail:
İsrailoğulları, Yahudiler.
hak:
gerçek, doğru.
hamd:
Allah’a karşı olan şükrünü
ve memnuniyetini onu överek bil-
dirme.
hicret:
göç; Hz. Peygamberin Mek-
ke’den Medine’ye göçü.
hitaben:
hitap ederek, söyleye-
rek.
hitap:
birine söz söyleme, konuş-
ma.
hükümranlık:
hâkimiyet, egemen-
lik.
ilâh:
tanrı, kendisine ibadet edi-
len.
ilân etmek:
açıklamak, herkese
duyurmak.
kütüb-i sabıka:
bahsedilen, adı
geçen kitaplar.
lâfız:
söz, kelime.
mana:
anlam.
müjdeleyici:
güzel ve hayırlı ha-
ber verici.
Mütevekkil:
tevekkül eden, ge-
rekenleri yaptıktan sonra işini Al-
lah’a havale eden; Peygamberi-
mizin Tevrat’ta geçen isimlerin-
den biri
sadık:
sözünde, vaadinde, işinde
doğru olan.
seyyid:
efendi, reis.
Süryanî:
Suriye ve Türkiye’nin gü-
ney doğusunda yaşayan, Samî ır-
kından bir Hristiyan topluluğu.
şahit:
tanık; Allah’ın birliğine, emir
ve yasaklarına, kulların yaptıkları-
na şahitlik eden Hz. Muhammed.
tahrifat:
bozulmalar, değiştirme-
ler.
tetkikat:
araştırmalar, inceleme-
ler.
tevrat:
Hz. Mûsa’ya indirilmiş olan
İlâhî kitap.
teybe:
Medine.
ulema-i Yehud:
Yahudi âlimleri.
ümmet:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’e inanıp onun yolundan
gidenlerin tamamı.
ümmî:
okuma yazması olmayan.
Zebur:
Hz. Davud’a indirilen kut-
sal kitap.
1.
Ey Davud! Senden sonra bir peygamber gelecek; ismi Ahmed, Muhammed, Sadık ve Sey-
yid’dir. Ümmetine rahmet kılınmıştır. (Aliyyü'l-Karî, Şerhü'ş-Şifa, 1:739.)
2.
Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, müjdeleyici, uyarıcı ve ümmîleri (Müslümanlar) koruyucu
olarak gönderdik. Sen Benim kulumsun. Sana “Mütevekkil” ismini verdim. Sen katı yürekli
ve kaba değilsin. Çarşı ve pazarlarda bağırıp çağıramazsın. Kötülüğe, kötülükle karşılık ver-
mezsin. Aksine, af eder, bağışlarsın. Hak din bozulmuş olduğu hâlde, insanlar “Allah’tan baş-
ka hiçbir ilâh yoktur” diyerek gerçek dini seninle yerleşinceye kadar Allah, canını almaya-
caktır. (Tevrat, Eş’ıya, Ishah: 42)
3.
Muhammed Allah’ın Resulüdür. Mekke’de doğacaktır. Teybe’ye (Medine) hicret edecektir.
Hükümranlığı Şam’a ulaşacaktır. Ümmeti ise çok çok hamd eden kimselerdir. (Darimî,
Mukaddime: 2; Aliyyü'l-Karî, Şerhü'ş-Şifa, 1:739.)
1...,275,276,277,278,279,280,281,282,283,284 286,287,288,289,290,291,292,293,294,295,...1086
Powered by FlippingBook