evet, İncil’de Hazret-i İsa Aleyhisselâm, çok defalar
ümmetine müjde veriyor. İnsanların en mühim bir reisi
geleceğini; ve o zatı da bazı isimler ile yâd ediyor. o isim-
ler elbette süryanî ve İbranîdirler. ehl-i tahkik, görmüş-
ler. o isimler, “Ahmed, Muhammed, Fariku’n-beyne’l-
Hakkı ve’l-Batıl” manasındadırlar. demek İsa Aleyhisse-
lâm çok defa Ahmed Aleyhissalâtü Vesselâmdan beşaret
veriyor.
Sual
:
Eğer de sen
: “neden Hazret-i İsa Aleyhisse-
lâm her nebîden ziyade müjde veriyor; başkalar yalnız ha-
ber veriyorlar, müjde sureti azdır?”
El cevap
: Çünkü, Ahmed Aleyhissalâtü Vesselâm, İsa
Aleyhisselâmı Yahudilerin müthiş tekzibinden ve müthiş
iftiralarından ve dinini müthiş tahrifattan kurtarmakla be-
raber; İsa Aleyhisselâmı tanımayan Benîisrailin suubetli
şeriatına mukabil, sühuletli ve cami ve ahkâmca şeriat-ı
İseviyenin noksanını ikmal edecek bir şeriat-i âliyeye sa-
hiptir. İşte onun için, çok defa “Âlemin reisi geliyor” di-
ye müjde veriyor.
İşte tevrat, İncil, zebur’da ve sair suhuf-i enbiyada çok
ehemmiyetle, ahirde gelecek bir peygamberden bahisler
var, çok ayetler var; nasıl bir kısım numunelerini göster-
dik. Hem çok namlar ile o kitaplarda mezkûrdur. Acaba
bütün bu kütüb-i enbiyada, bu kadar ehemmiyetle, mü-
kerrer ayetlerde bahsettikleri Ahirzaman peygamberi,
Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan başka
kim olabilir?
Mektubat | 293 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
sual:
soru.
suhuf-i enbiya:
Peygamberlere
verilen sahifeler.
suret:
biçim, şekil, tarz.
suubetli:
zor.
sühuletli:
kolay.
Süryanî:
Süryanîce (Suriye ve Tür-
kiye’nin güney doğusunda yaşa-
yan, Samî ırkından bir Hristiyan
topluluğu).
şeriat:
Allah tarafından peygam-
ber vasıtasıyla bildirilen, İlâhî emir
ve yasaklara dayanan hükümle-
rin hepsi.
şeriat-ı İseviye:
Hz. İsa’nın getir-
diği şeriat.
şeriat-ı âliye:
yüce, üstün şeriat.
tahrifat:
bozmalar, değiştirmeler,
tekzip:
yalanlama.
tevrat:
Hz. Mûsa’ya indirilmiş olan
İlâhî kitap.
ümmet:
bir peygambere inanıp
onun yolundan gidenlerin tama-
mı.
yâd etmek:
anmak, hatıra getir-
mek.
zat:
şahıs, kişi, fert.
Zebur:
Hz. Davud’a nazil olan mu-
kaddes kitap.
ziyade:
çok, fazla,
ahirzaman:
dünya hayatının
kıyamete yakın son devri.
ahir:
son,
ahkâm:
hükümler, emirler, ka-
nunlar.
Âlemin Reisi:
âlemlerin efen-
disi olan Hz. Muhammed.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
aleyhisselâm:
selâm onun üze-
rine olsun.
ayet:
İlâhî söz, delil.
bahis:
bir konunun bölümleri.
benîisrail:
İsrailoğulları.
beşaret:
müjde, sevindirici ha-
ber.
cami:
pek çok manaları ve ha-
kikatleri içinde toplayan.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i tahkik:
gerçeği araştı-
ranlar, delilleriyle bilip gerçe-
ğin peşinden gidenler.
Fariku’n-beyne’l-Hakkı ve’l-
batıl:
Hak ve batılın arasını
ayırt eden.
İbranî:
İbranîce (Yahudiler Hz.
İbrahim’i en büyük ataları say-
dıkları için kendilerine İbranî
demişlerdir.)
ikmal:
tamamlama.
İncil:
Hazret-i İsa’ya gönderil-
miş olan İlâhî kitap.
kütüb-i enbiya:
Peygamber-
lere gelen kitaplar.
mezkûr:
anılmış.
mukabil:
karşı, karşılık.
mükerrer:
tekrarlanmış, tek-
rarlanan.
nam:
ad.
nebî:
haberci, elçi, peygam-
ber.
numune:
örnek, misal.
reis:
baş, başkan.
sair:
diğer, başka, öteki.