n
nasıl ki kâhinler, arif-i billâhlar, hatifler, hatta sanem-
ler ve kurbanlar risalet-i Ahmediyeyi (
AsM
) haber vermiş-
ler, her bir hâdise dahi bir kısım insanların imanına se-
bep olmuş. öyle de, bazı taşlar üstünde ve kabirlerde ve
kabirlerin mezar taşlarında, hatt-ı kadim ile
(1)
l
Ú
p
en
G l
í p
?° r
ü o
e l
ó s
ª n
ë o
e
gibi ibareler bulunmuş, onunla bir kı-
sım insanlar imana gelmişler.
(2)
evet, hatt-ı kadim ile ba-
zı taşlarda bulunan
l
Ú
p
en
G l
í p
?° r
ü o
e l
ó s
ª n
ë o
e
resul-i ekrem Aley-
hissalâtü Vesselâmdan ibarettir. Çünkü, ondan evvel, za-
manına pek yakın, yalnız yedi Muhammed ismi var, baş-
ka yoktur. o yedi adamın hiçbir cihetle “muslih-i emin”
tabirine liyakatleri yoktur.
ÜÇÜNCÜ kISIM
İrhasattan, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ve-
lâdeti hengâmında vücuda gelen harikalardır ve hâdise-
lerdir. o hâdiseler, onun velâdetiyle alâkadar bir surette
vücuda gelmiş.
Hem bi’setten evvel bazı hâdiseler var ki, doğrudan
doğruya birer mu’cizesidir. Bunlar çoktur. numune ola-
rak, meşhur olmuş ve eimme-i hadis kabul etmiş ve sıh-
hatleri tahakkuk etmiş birkaç numuneyi zikredeceğiz.
Birincisi
: Velâdet-i nebevî gecesinde, hem annesi, hem
annesinin yanında bulunan osman ibni As’ın annesi,
hem Abdurrahman ibni Avf’ın annesinin gördükleri azîm
bir nurdur ki, üçü de demişler: “Velâdeti anında biz
alâkadar:
alâkalı, ilgili, ilişkili.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun
arif-i billâh:
Allah’ı bilen, tanıyan.
azîm:
büyük.
bi’set:
Hz. Muhammed’in Peygam-
berlikle görevlendirilmesi.
cihet:
yön, yan.
eimme-i hadis:
hadis imamları;
hadis ilminde sözü delil olarak ka-
bul edilen, derin ve geniş bilgi sa-
hibi âlimler.
emin:
inanılır, güvenilir.
hâdise:
olay.
hatif:
sesi işitilen fakat kendisi
görülmeyen, gayptan haber ve-
ren cin.
hatt-ı kadim:
eski yazı.
hengâm:
zaman, an.
ıslah:
iyileştirme, düzeltme.
ibare:
cümle, bir fikri anlatan bir
veya birkaç cümlecik yazı.
ibaret:
meydana gelen, oluşan.
iman:
inanma, İslâm dinini kabul
etme,
irhasat:
Hz. Muhammed’in Pey-
gamberliğinden önce meydana
gelen ve peygamber olacağına
işaret eden harika hâller, belirti-
ler.
kabir:
mezar.
kâhin:
gelecekten haber vermek
iddiasında bulunan kimse.
liyakat:
lâyık olma, uygunluk.
meşhur:
tevatür derecesine vara-
mayan ve her nesilde ravisi iki-
den aşağıya düşmeyen hadisler.
mu’cize:
Allah tarafından mey-
dana getirilen ve peygamber-
liğe delil olan olağanüstü hâl-
ler.
muslih-i emin:
güvenilir ıslah
edici, emin ve ıslah edici kişi
olan Hz. Muhammed.
numune:
örnek, misal.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık,
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim ve Allah’ın insanlara bir
elçisi olan Hz. Muhammed.
risalet-i ahmediye:
Hz. Mu-
hammed’in peygamberliği.
sanem:
put.
sıhhat:
sahihlik, doğruluk,
suret:
biçim, şekil, tarz.
tabir:
ifade, söz.
tahakkuk:
gerçekleşme, bir
şeyin doğruluğunun meyda-
na çıkması,
velâdet:
doğma, dünyaya gel-
me.
velâdet-i Nebevî:
Peygamber
Efendimizin doğuşu, dünyaya
gelişi.
vücuda gelme:
meydana gel-
me.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 300 | Mektubat
1.
Muhammed, ıslah edici ve emindir.
2.
Tirmizî, 46:2; Müsned, 4:215; Kadı İyaz, Şifa, 1:467.