Yani, “
Hazret-iİsmail’invalidesiolanHacer,evlâtsa-
hibesiolacak.Veonunevlâdındanöylebirisiçıkacakki,
oveledineli,umumunfevkindeolacakveumumuneli
huşûveitaatleonaaçılacak.
”
• tevrat’ın ikinci bir ayeti:
…
p
ôr
Lo
Gn
h n
?n
?r
ãp
e r
ºp
¡p
Jn
ƒr
Np
G =
»
p
æn
H r
øp
e Év
«p
Ñn
f r
ºo
¡n
d l
º«
p
?o
e
u
Êp
G ?
n
Sƒ o
e Én
j n
?Én
bn
h
o
ºs
?n
µ n
àn
j …
p
òs
dG p
q
»p
Ñ s
ædG n
?r
ƒn
b o
?n
Ñr
?n
j n
’…
p
òs
dG o
?o
L s
ôdGn
h p
¬p
ªn
a ?
p
a
p
‹r
ƒn
b
(1)
o
¬r
æp
e o
ºp
?n
àr
fn
G Én
fn
Én
a »
p
ªr
°Sp
Ép
H
Yani, “
BenîisrailinkardeşleriolanBenîismailden,se-
ningibibirinigöndereceğim.Bensözümüonunağzına
koyacağım;Benimvahyimlekonuşacak.Onukabulet-
meyeneazapvereceğim
.”
• tevrat’ın üçüncü bir ayeti:
p
¢SÉs
æ?p
d r
ân
Lp
ôr
No
G m
ás
eo
G o
ôr
«n
N r
ºo
g k
ás
eo
G p
áj'
Qr
ƒs
JG p
?a o
óp
Ln
G
u
Êp
G u
Ün
Q ?
n
Sƒ o
e n
?Én
b
»
p
às
eo
G r
ºo
¡r
?n
©r
LÉn
a $Ép
H n
¿ƒo
æp
er
D
ƒo
jn
h p
ôn
µ`r
æo
Ÿr
G p
øn
Y n
¿r
ƒn
¡r
æn
jn
h p
±ho
ôr
©n
Ÿr
Ép
H n
¿ho
ôo
er
Én
j
(2)
m
ós
ªn
ëo
e o
ás
eo
G n
?r
?p
J n
?Én
b
İhtar:
“Muhammed” ismi, o kitaplarda
Müşeffah
ve
el-
Münhamenna
ve
Hımyata
gibi süryanî isimler su-
retinde, “Muhammed” manasındaki İbranî isim-
leriyle gelmiş. Yoksa sarih “Muhammed” ismi az
vardı. sarih miktarını dahi hasûd Yahudiler tahrif
etmişler.
ayet:
Tevrat’tan bir cümle, delil.
azap:
ceza, büyük sıkıntı, şiddetli
acı.
benîismail:
İsmailoğlulları.
benîisrail:
İsrailoğulları, Yahudiler.
el-Münhamenna:
Peygamberimi-
zin Muhammed manasında Tev-
rat’taki ismi.
evlât:
çocuklar.
fevkinde:
üstünde, üzerinde.
hasûd:
son derece kıskanç, çeke-
meyen.
Hımyata:
Peygamberimizin Mu-
hammed manasında Tevrat’taki
ismi.
huşû:
korku ve saygı ile boyun
eğme, bu duygunun meydana ge-
tirdiği korku ile karışık sevgiden
gelen edepli bir hâl.
İbranî:
Yahudi milletinden olan,
Yahudi, Yahudiler Hz. İbrahim’i en
büyük ataları saydıkları için ken-
dilerine İbranî demişlerdir.
ihtar:
hatırlatma, dikkatini çek-
me, uyarı.
iman:
inanma, Allah’a inanma.
itaat:
boyun eğme, emre uyma.
mana:
anlam.
Müşeffah:
Peygamberimizin Mu-
hammed manasında Tevrat’taki
ismi.
Rab:
yaratan, besleyen, büyüten,
verdiği nimetlerle mahlûkatı ıslah
ve terbiye eden Allah.
sahibe:
bir şeyin sahibi olan ka-
dın.
sarih:
açık.
suret:
şekil, biçim, tarz.
Süryanî:
Suriye ve Türkiye’nin
güney doğusunda yaşayan,
Samî ırkından bir Hristiyan top-
luluğu.
tahrif etmek:
bozmak, değiş-
tirmek.
tevrat:
Hz. Mûsa’ya indirilmiş
olan İlâhî kitap.
umum:
bütün, herkes, genel.
ümmet:
bir peygambere ina-
nıp onun yolundan gidenlerin
tamamı.
vahiy:
bir fikrin, bir hakikatin
veya bir emrin Allah tarafın-
dan peygamberlere bildirilme-
si.
valide:
ana, anne.
velet:
çocuk.
Yahudi:
İbranî ve İsrailî de de-
nilen, Samî kavimlerinden bir
ırk, bu ırktan olan.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 284 | Mektubat
1.
Tesniye, Ishah: 18.
2.
Mûsa şöyle dedi: “Rabbim, ben Tevrat’ta bir ümmet görüyorum ki, onlar insanlar için çıka-
rılmış en hayırlı ümmettir. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar ve Allah’a iman ederler.
Onları benim ümmetim yap.” Allah buyurdu: “O, Muhammed’in ümmetidir.” (Tevrat, Eş'ıya,
Ishah: 42.)